27 Mart 2007 Salı

Terör Paranoyası

Bugün 2004 yapımı Akademi'nin geçen yıl onur ödülüne layık gördüğü usta yönetmen Sidney Lumet'ten 11 Eylül sendromuna dair çarpıcı bir film olan Strip Search(Paralel Hayatlar) filmini izledim. Film biri Çinde biri Amerika'da olmak üzere iki kişinin hayatı üzerine kurulu. Çin'de bir Amerikan vatandaşı tutuklanıp terörist muamelesi görüyor ve Amerika'da da bir yabancı uyruklu tutuklanıp aynı muamelelere maruz kalıyor. Filmi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum, gerçekten konuyu tüm çarpıcılığıyla işlemiş. Filmden hoşuma giden birkaç repliği burda vermek istiyorum.

Ajanlar sordulanan zanlıların not defterinde şu yazıyı bulurlar. "Özgürlük ağacı vatanseverlerin kanlarıyla sulanabilir" Ve bu yazıyı neden yazdıklarını sisteme karşımı gelmek şstediklerini sorarlar. Zanlının yanıtısı ise o yazının sadece tezlerinde kullanmak için yazdıkları Thomas Jefferson' a ait bir yazı olduğunu söylerler. Bunun üzerine ajan Sözler bombalardan daha etkili olabilir der.

İkincisi ise zanlıların konsolosluklarından bir yetkili sorgulanan yere gider ve zanlılara avukat verilmesini ister. Bunun üzerine karşıdaki yetkili ajan ise şunu söyler. Bu sorun olmaz, biz avukat müvekkil konuşmalarını çok bilgilendirici buluyoruz. Tabi mahkemeye gidene kadar, o zaman ne avukat ne de jüri olur.

Filmin en başında bir profesör öğrencilerine şu soruyu soruyor. Ülkemiz dünyadaki tüm terörizmi yok etmek için sizden tüm haklarınızı bir günlüğüne sizden istese özgürlüğünüzü elinizden alsa kabul edermisiniz? Öğrenciler hepbir ağızdan evet diyor. Peki diyor profesör, bir haftalığına vazgeçermiydiniz haklarınızdan. cevaba tek tük hayır diyen olsada çoğunluk evet diyor. Peki bir aylığına yada bir yıllığına vazgeçebileniz var mı? Sonsuza dek terörizmden kurtulmak için haklarınızdan sonsuza kadar vazgeçebilecek olanınız var mı? diye sorunca profesör, sınıfta bir sessizlik olur.

Peki ben size soruyorum, siz ne kadar vazgeçebilirdiniz özgürlük ve haklarınızdan?

Ekleme: ABD'de 11 Eylül'den sonra yürürlüğe giren geçici terör yasaları geçen sene halkın alkışlarıyla kalıcı hale geldi. Bu yasalarda polisin, toplu taşıma araçlarında bir vatandaşın elindeki çantanın içini kontrol etme hakkı bile var.

26 Mart 2007 Pazartesi

Türkler Hakkında Söylenmiş Sözler.

Bunlar Türkler hakkında ünlü kişiler tarafından söylenmiş sözler.thevotenation.com’daki bir konudan aldım.Tamamının Türkçe tercümesini yapmadım ama isteyen olursa yapabilirim.

” TURKS CAN BE KILLED,BUT CAN’T BE DEFEATED!”(Türkler öldürülebilir fakat YENİLEMEZLER.)” - NAPOLEON BONAPARTE
“IF WE ENTER HERE WITH 200.000 TANKS WE CAN ONLY GO OUT WITH 2 TANKS!”(Buraya 200.000 tank ile girersek sadece 2 tankla çıkabiliriz.) - ADOLF HITLER
“LEARN THE TURKISH LANGUAGE,BECAUSE THEY WILL LIVE FOREVER,NEVER TOUCH TURKS UNTIL THEY DON’T TOUCH YOU!”(Türkçe dilini öğrenin, çünkü Türkler sonsuza kadar yaşayacak, size dokunmadıkça onlara asla dokunmayın.) - HZ. MUHAMMED
“TURKS,AS A NATION AND RACE,ARE THE MOST HONOURABLE PEOPLE ON EARTH”(Türkler, ulus ve ırk olarak, Dünya’daki en onurlu insanlardır.) - LAMARTINE
“I AM AFRAID TO FORGET MY COUNTRY BETWEEN THESE PEOPLE WITH BIG SOULS. COUNTRY IS SAINT,MUCH SAINT,BUT TURKS SAINT TOO,VERY SAINT” - COMTE DE BONNEVAL
“THE BIGGEST MAKE-UP OF TURKISH LADIES IS THEIR TURKISH BEINGS”(Türk kadınlarının en büyük makyajları Türk olmalarıdır.) - LADY MONTEGUE
“ TURKS ARE HEROS,NEVER HURT THEIR FRIENDS,BUT THEY BRING BENEFIT.BEING ALLY WITH THIS PEOPLE,CAN MAKE YOU BEAT EVERY DIFFICULTY”(Türkler kahramandır, asla arkadaşlarını incitmezler, ama yarar sağlarlar.Bu insanlarla müttefik olmak, her güçlüğü yenmenizi sağlayabilir.) - COMENIUS
“TURKS LOVE REALITY AND FAIRNESS. THEY WERE ALWAYS FAIR BUT THEY MET A LOT OF UNFAIR THINGS AGAINST THEM”(Türkler doğruluğu ve adilliği severler.Onlar hep adildiler fakat onlara karşı yapılan birçok haksız şeyle karşılaştılar.) - WILLIAM PITT(ENGLISH GOVERNEMENT)
“YOU CAN SEE THE PROUD AND TRUST DUE TO THE ARM HE HAS,IN THE EYES OF A TURK” - MOLKTE
“TURKISH SOLDIER IS BRAVE. THEY LOVE THEIR COUNTRY AND CAN DIE FOR IT ANYTIME” - ALBERT EINSTEIN
“I WON’T MAKE WAR WITH TURKS AGAIN. THEY ARE SO BRAVE AND GOOD PEOPLE” - ANDREAS PHITIADES
“THERE ARE TWO UNKOWN IN THE WORLD. ONE IS POLES,SECOND IS TURKS” - ALBERT SOREL
“TURKS HAVE NO FEAR,BUT THEY MAKE FEAR TO OTHERS” - SEMAME IBN-I ESRES
“I TALK ABOUT TURKS! WHO LOOK LIKE A UNSTOPPABLE STORM,LIGHTNING AND WAVY SEA WHILE ATTACKING THE ENEMY.” - TASSO (ITALIAN POET)

Not: Sözlerin doğruluğundan emin değilim, araştırma yapmadım.

Not2: Yazının anonim içerik içerdiğini düşünüp kaynak vermemiştim, şimdi yanlış olduğunu düşünüyorum. Yazıyı Ferhad'ın Blogunda blogda gördüm. Bugüne kadar link vermediğim içinde kendisinden özür diliyorum. Tarih:14.05.2007

25 Mart 2007 Pazar

Türk Hukuk Sistemi ve Mecelle

Türkiye'de hukuk sistemi ben kendimi bildim bileli eleştirilir, En son kapsamlı bir hukuk reformu yapılıp yeni Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girdi fakat onun üzerinde de çok ciddi eleştiriler var. Gerçekten de bazı alanlarda bende haklı buluyorum bu eleştirileri. Mesela Davaların sonuçlarını hakimler karar vermiyor bizim sistemimizde, her dava sonucu için bir bilene soralım deyip hemen bilirkişiye başvuruluyor. Gerektiğinde tabiki bilirkişilere başvurulacak ama bu demek değil ki her davada bilirkişiye başvurup onun onayını alalım. Türkiye'de zaten büyük bir sorun olan sorumluluk almama olgusu hakimlerimizde de baş göstermiş.

Bu kadar eleştiriliyor bu kanunlar ve hukuk sistemi ama neden diye sorarsak, benim gördüğüm yanlışlar şunlar.
1-Kanunlar güncel değil, yani çoğu kanun günümüze uyarlanmamış.
2-Bazı cezalar caydırıcılık yaratamayacak kadar küçük, bazılarıysa uygulamaya geçirilemeyecek kadar yüksek(mesela sigara içme konusundaki 4207 no'lu yasa)
3-Bazı kanunların Türkiye gerçeklerine uygun çıkarılamaması, bazılarının ise fazla şark gerçeklerine uygun çıkarılması (mesela töre cinayetlerine verilen o anlamsız indirimler.)
4-Kanunların çoğunun ucu açık olması, hakime çok fazla yorum yapma yetkisinin verilmesi.
5-Kanunların önceki davalardaki örnek sonuçlara göre şekillendiğini varsayarsak, yeni TCK'nun bu açıdan açıklarının bulunması hakimlerin önünde örnek dava sonuçlarının bulunmaması ve yoruma fazla dayalı kanunun çokluğu.

Daha birçok sorun vardır ama benim gözüme şimdilik bunlar çarptı, peki bu sorunlar neler doğuruyor? Son zamanlarda haberlerde izlediğimiz hırsızlık, gasp gibi suçların zanlıları halk tarafından yakalandığında cezayı güvenlik güçlerini beklemeden kendi elleriyle vermeye çalışma, linç girişimlerinin artmasını insanların hukuk sistemine olan güvensizliğinden olduğunu düşünüyorum. Töre cinayetlerinde ise verilen ceza indirimleri neredeyse bu cinayetlere teşvik oluşturur seviyede.

Peki Türk Hukuk sistemi hep böyle miydi? Kısa bir araştırma yaptım. Bakın Ahmet Cevdet Paşa nın başkanlığında 1876 yılında hazırlanan Mecelle adlı Medeni Kanunun bir Fransız Gazetesinde nasıl övgül almış. "Dünya tarihinde iki büyük hukuk kodeksi yapıldı, ne gariptir ki bunların ikisi de İstanbul'a nasip oldu: Birisi meşhur Roma hukuku diğeri de Mecelle".

Mert Ulaş: Yasam icin yakaris

Mert Ulaş Küresel Isınma ve Kyoto ile ilgili bir yazı yazmış benim yazdıklarımın yanında birde onun bakış açısından bakın isterseniz.Mert Ulaş: Yasam icin yakaris

ABD'nin Haritada Gördüğü


ABD yönetiminin dünya haritasına baktığında ne gördüğünü merak ediyormusunuz? Belki bu harita size yardımcı olur...

Dehşet Dengesi

Dünya üzerinde şuan insanca yaşanabiliyorsa bunu dehşet dengesine borçluyuz. Dehşet dengesi ne mi demek? Dehşet Dengesi ya da Karşılıklı Mahvolma politikası, Nükleer güce sahip devletler arasında olası bir nükleer savaşta ortaya çıkacak topluca yok olma korkusu doğrultusunda doğan denge demek. Yani örnek vermek gerekirse, ABD Rusya'ya nükleer bir savaş açmıyorsa bunun nedeni Rusya'dan da aynen karşılık alabilme korkusundan dolayı.

Daha Teknik konuşursak, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki dehşet dengesi, çok çeşitli imha silahları ve bunları taşıyacak füze sistemlerine sahip iki taraftan birinin ilk saldırısına, ötekinin vereceği yanıtın önlenemeyeceği anlayışı üzerine yatmaktadır. Ani bir saldırıda karşı tarafın çok iyi şekilde gizlenmiş olan nükleer silah kapasitesinin tam anlamıyla yok edilemeyeceğinin bilinmesi dehşet dengesinin yarattığı yıldırıyı arttırmaktadır. Dehşet dengesi bir yandan nükleer bir savaşı önlerken, diğer yandan da nükleer silahlanma yarışına yol açmıştır. İlk vuruş yeteneğiyle karşı tarafın tüm nükleer silahlarını imha edebilmek için, karşı tarafınkinden daha fazla sayıda nükleer silah üretmek gerekmiştir.

Dehşet dengesini yaratan geniş nükleer silah stoğu topyekün savaşı akılcı bir devlet politikası olmaktan çıkartırken, kaza sonucu bir savaşın çıkması tehlikesini büyük oranda arttırmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası dönemde atom bombası üzerine kurulu olan denge, Hiroşima'ya atılan bombadan binlerce kat daha güçlü bombaların üretimi sonucu daha da şiddetlenmişti. Dehşet Dengesi'nin varlığı Soğuk Savaş döneminde iki blok arasında bir topyekün savaşı önlemişse de, Kore ve Vietnam Savaşları gibi "sınırlı savaşlar" devam etmiştir.

Bu dehşet dengesi bence ABD'nin füze savunma projesiyle bozulmak üzere. Çünkü bu füze savunma projesi ABD'nin dışardan herhangi bir saldıraya maruz kalamayacağı anlamına geliyor, işte böylece dehşet dengesi bozulmuş oluyor. Denge bozulmakla kalmıyor Rusya, Çin ve Avrupa Ülkeleri karşı silahlanma yoluna gidiyorlar.

Umarım bu denge hiç bozulmaz dünya bir daha nükleer bir savaşla karşı karşıya kalmaz.

Trabzon'da Maç İzlemek...

Trabzonla ilgili herkes komik birkaç olay duymuştur. Emin olun o duyduğunuz olaylardan çoğu doğru. Bende Trabzon'da yaşadığım yıllar boyunca bu olaylardan bazılarına şahit oldum. Ama bu akşam şahit olduğum kadarına daha önce hiç rastlamamıştım.

Trabzonspor'un ve Türkiye Milli Takımının maçlarının olduğu günlerde gol sonralarında silah sesleri duymaya alışkındık zaten ama maçtan sonra tekrarı yayınlanırken her gol atıldığında silah seslerinin yine gelmesi gerçekten şaşılası birşeydi. Bu güzide ilimizin insanları zaten çok heyecanlı yapıdalar bunu biliyoruz ama bu kadarını ben bile beklemiyordum. Bir maçın tekrarında her golde o silaha sarılmak gerçekten takdir gerektirecek bir heyecan.

Ayrıca millilerimizin başarısını da kutlamak istiyorum. Aynı başarıyı Norveç karşısında da bekliyoruz.

23 Mart 2007 Cuma

Nostradamus:Futbolu Bilmesi Bile Başarı...

2006'nın haziran ayında hürriyet gazetesinde bir yazı görmüştüm, o zamanlar blog yazarı olmadığım için yazamamıştım, dün aklıma geldi içimde kalmasın diye yazayım dedim.

Hurriyet "Nostradamus'a gore dunya kupasi Ispanya'nin olacak" baslikli bir haber yapmis. Oncelikle Nostradamus'a tebriklerimi iletmek istiyorum. Adam kupayi Suudi Arabistan kazanacak dese bile bence yaptigi tahmin buyuk basaridir cunku 500 yil onceden futbol diye bir oyunun icat edilecegini, dunya capinda oynanacagini ve 2006 yilinda da dunya kupasi olacagini bilmek her babayigidin harci degildir.

Simdi haberin detaylarina bakalim. Nostradamus Ispanya'nin dunya kupasini kazanacagini soyle ifade etmis: "2006'nın 6. ayı sona erdiğinde İspanya Kralı, ordusuyla Alpler'i geçecek. Belcebu'nun lejyonerleri Avrupa'nın merkezindeki meydan savaşında pusu kuracaklar. Hezimet ve dağılma kötü yüreklilerin üzerine düşecek. Ve Aziz Grial, kazanan Kral ile İspanya'ya dönecek"

Allahallah, bu ifade bana sanki Ispanya ordulariyla Avrupayi isgal edecek, tas ustunde tas, bas ustunde bas koymayacak gibi geliyor ama Turkcem zayif herhalde!!!! O zaman hem şaşırmış hem gülmüştüm. Tabi kupayı İspanyolların alamadığını artık biliyoruz. Hatta çeyrek finale bile kalamadılar. Ülkemizin en güzide ve büyük gazetelerinin böyle haberleri nasıl sayfalarına taşıyabildiklerine şaşıyorum...

Demokrasi Bu Olsa Gerek...

Lise yıllarım Ankara'nın güzide okullarından Cumhuriyet Lisesi'nde geçti. O yıllarda yaşadığım deneyimlerimden biriyle size çoğunluğun sesinin nasıl bir uyum içinde olabileceğini gördüm. Liseye başladığım ilk yıldan itibaren okulun ve Polifonik Korolar Derneği'nin Polifonik Korosunda görev yapıyordum. Hatta ilerleyen yıllarda iki koroda da yönetim kadrosuna kadar geldim. Çalışmalarımızı bazen kayıda alıp daha sonraları stüdyoda kayıtlardan nerelerde hatalar yaptığımızı görebiliyorduk. Seslerin nerelerde çatladığını elimizdeki programlarla çok rahat bir şekilde görebiliyorduk. Sene 1998 di ve Koro şefimiz Cumhuriyet'imizin 75. yıl Müzik Koordinatörü görevine atanmıştı ve bizde tam kadro olarak Şefimize yardım ediyorduk. Ankara genelindeki okullardan 20000 kadar öğrenciden (yanlış yazmadım evet tam yirmi bin)bir koro oluşturduk. Çalışmalarımızı kaydetmeye ve yanlışlarımızı farkedebilmek için bu kayıtları bilgisayara yüklediğimizde çok şaşırmıştık. 20000 kişilik koronun öyle bir uyumu vardıki sanki marşları sesi harika bir insan tek başına okuyordu. 200 kişilik koroda birçok ses çatlaması oluşurken aynı şey 20000 kişilik koronun kayıtlarında çıkmıyordu. İşte o gün çoğunluğun sesinin nasıl bir ahenk içinde olabileceğini farkettim. O ses içinden farklı seslerde çıkabiliyordu tabi ama onlar o ahenk içinde yok olup gidiyorlardı. Demokrasi bu olsa gerek...

20 Mart 2007 Salı

Bu Kusursuz Yollar Bir Tek Bizde Var...

Trafik Türkiye'nin çok büyük kanayan yaralarından biridir, daha önce bu konuda yazılar yazdım ve bu sorun çözülene kadar da yazmaya devam edeceğim. Geçenlerde Trabzon-Beşikdüzü arasında yapımı yeni biten bölünmüş karayolunu kullandım. Başlangıçta şunu söyleyeyim, bu yol karadenizin işine çok yarayacak. Ama birçok alanda kaş yapayım derken göz çıkarılmış, bunuda göz ardı edemedim. İlk olarak yolculuğu gece yaptığım için ışıklandırmanın sıfır olduğunu belirtmek istiyorum, levhalar da yetersizdi, çoğu yerde yol çizgileri görülemeyecek kadar az belirgindi, kavşaklarda ise trafik ışıkları yetersizdi, Şehir girişleri özensiz ve gelişi güzel yetersiz tabelalarla kazalara davetiye çıkarıyordu. Bu faktörler sizin için önemsiz mi? Şu ciddi istatistiklere bir bakın isterseniz; Bakın, bu çok incelenmiş olan resmi bir rakam. Trafik ışığı var kaza oranı 48.000, trafik ışığı yok kaza oranı 294.000. Trafik işaret levhası var 80.000, yok 283.000. Yol şerit çizgisi var 128.000, yol şerit çizgisi yok 218.000. yani sadece bununla bile yani yol şerit çizgisi, işte uyarı levhaları olması durumunda bile kazaları çok önemli ölçüde azaltma imkanımız var. Ama sanırım bu ayrıntılar bize çok zor geliyor.

Sorunun ne olduğunu bilmeden çözüme asla ulaşamazsınız. Ben tüm sorun karayollarında ve bu yolları yapanlarda demiyorum ama bu da sorunun bir parçası, artık bunu anlamalıyız. Bayındırlık bakanı bir kaza sonrası çıkıp tüm suçlu şofördür 8 de 8 hatalıdır derse bu sorunları çözemeyiz. Bakın Bizim Karayolları genel müdürlüğümüzün yol kusurlarından meydana gelen kazalar istatistiği ve otobanlarıyla ünlü Almanya Karayolları genel müdürlüğünün istatistikleri ne; TCK'ye göre Türkiye'de sürücü kusurundan oluşan kazalar %94 ü yol kusurundan oluşan kazalar ise onbinde 1 i oluştururken bu rakamlar Almanya'da yol kusurlarından meydana gelen kazalar %18 lere kadar çıkıyor. Bu rakamlar bize Türkiye'de ki yolların Almanya'da kilerden daha iyi olduğunu mu gösterir peki? Hayır, bunu Almanya' yı ziyaret etmiş birine sorarsanız ne kadar komik olduğunu size söyler. Bu sadece Almanya'nın Trafik kazaları problemini ne kadar ciddiye aldığını ve bizimde ne kadar savsakladığımız gösterir.

Bu trafik sorununu çözebileceğimize inancım kalmadı denebilecek kadar az, keşke diyorum Avrupa Birliği uyum yasaları trafik alanında da Türkiye'ye yaptırımlar uygulasada biz bu terörden kurtulsak. Çünkü birçok alanda olduğu gibi bu alanda da kendi kendimize birşey yapacak gibi durmuyoruz.

16 Mart 2007 Cuma

Ne kadar Zenginsiniz?

Hic senede kazandiginiz para ile dunyada kacinci sirada oldugunuzu merak ettiniz mi?
Meraklisi icin http://www.globalrichlist.com/ bir cevap hazirlamis. Siteye gidin, yillik gelirinizi $US olarak yazin, dunyada kacinci en zengin kisi oldugunuzu (hem siralama hem yuzde olarak) gorun.

14 Mart 2007 Çarşamba

BAkış Açısının Önemi...

Levi's firmasının ramazan ayı için hazırlayıp müslüman müşterilerine postaladığı bir kartpostal elime geçti geçenlerde. Fikir çok hoşuma gitti, birkaç arkadaşıma bahsedince çok daha önce bunun çok konuşulduğunu öğrendim. Resme bakanlar nasıl bir bakış açısıyla baktıysa çok kızmışlar ve bunu müslümanlığa yapılmış bir saygısızlık olarak yorumlamışlar. Bence harika bir reklam kampanyası ve güzel bir resim. Resmi aşağıda yayınlıyorum lütfen dikkatli bakın. Bu kartpostalı sadece Türkler eleştirmiş, bunuda altta yazan yazının çevirisini okumadıklarından olduğunu düşünüyorum. Resmin altında yazan yazının orjinali ve tercümeside şu:
''Bersama sambut Hari Kemenangan. Salamut Idul Fitri 1427 H''
''Hep birlikte zafer gününü karşılıyoruz. Kutlu olsun Idul Fitri 1427 H."
Bu ne demek. Ramazan Bayramınızı kutlarız demek.


Not: Resmin üzerine tıklayıp büyüttükten sonra kotun fitillerine dikkatli baktığınızda namaz kılan binlerce insanı farkedebilirsiniz.

13 Mart 2007 Salı

Bizim İçin Para Kazanmak Kolay!!!

Forbes her sene olduğu gibi bu sene de en zenginler listesini açıkladı. 953 kişilik listede 25 Türk yer bulmuş. Bill Gates her zaman ki gibi yerini korumuş, 13. kez dünyanın en zengini ünvanını almış. İlk 5 de geçen seneki gibi olmuş.

Şimdi asıl konumuza gelelim. Listeyi incelediğimizde Türkiye zenginler sıralamasında dünyada 6. sıraya oturuyor. Bu size de garip gelmiyor mu? Geçen haftalarda Halis Toprak'ın dünyanın en pahalı evini satmasından sonra bu haberde tuz biber oldu. Dünyanın en zenginleri listesine 25 kişi yerleştiriyoruz, dünyanın en pahalı evini satıyoruz, ama hala global bir markamız yok. Bundan şu sonucu çıkarıyorum; demek ki bizim ülkemizde para kazanmak çok kolay. Bu kadar zengini kendi kendimize çıkarmışız, maşallah bize. Övündüğümüz beyaz eşya üretimi, tekstil de bile bir global markaya sahip değiliz.

9 Mart 2007 Cuma

Türkiye'de Petrol ve Gaz Var mı?

Toreador şirketi Türkiye'de petrol ve gaz arıyormuş. Websitelerinde Türkiye'de nerede petrol aradıklarını görebilirsiniz. Türkiye'de petrol olduğunu iddia edenler bu şirketin web sitesini takip edebilirler, bulunursa bizimde haberimiz olur.

8 Mart 2007 Perşembe

Çok Zenginiz Ama Gözümüz Görmüyor...

Turkiye topraklari komplo teorilerinin yeserip gelismesi acisindan cok verimli topraklardir. Geçenlerde osminyum adında bir madenle ilgili bir komplo teorisi okudum ve dün yapılan karayollarının satışını gerçekleştirdiği araziden yola çıkarak bir komplo teoriside ben gelitirdim. En az osminyumcular kadar komik oldu merak etmeyin.

Şimdi osminyumcuların teorisine bakalım;Osmium diye bir maden varmis, cok degerliymis, en buyuk rezervleri de bizdeymis, satip zengin olabilirmisiz. Once gercekten boyle bir maden var mi, degerli mi diye arastirdim. Wikipedia gercekten boyle bir maden oldugunu, graminin da cok pahali oldugunu, ve en buyuk rezervlerin de Turkiye de oldugunu soyluyor. Demek ki tamamen yalan bir haber degil bu. Ancak bu madenin kullanim alanlari hakkinda sunu soyluyor.

Osmium'un oksidi cok zehirli bir maddeymis ve bu yuzden endustride nadiren saf olarak kullaniliyormus. Kullanim alanlari sinirli ve genelde diger madenlerle karistirilarak kullaniliyormus. Ayrica baska kaynaklardan bu madeni cikarma maliyetinin cok yuksek oldugunu da okudum. Gorunen o ki, hemen hemen kimse bu madeni kullanmiyor, kullanmak isteyen olursa da hayvan gibi bir fiyat odemesi gerekiyor. Colde susuzluktan olmek uzere olan adama kac liraya su satarsiniz? Osmium da iste bu fiyattan satiliyor. Simdi siz cikip da bizde 100,000,000,000 gram Osmium rezervi varmis, bunun grami $100,000 ise bu rezervlerin degeri 1 katrilyon dolardir demeniz sacma olur. Siz piyasaya sundugunuz miktari arttirdikca bu malin fiyati duser. Zaten cok talep de yok. Bunu isleyecek teknoloji de yok, uretmeye gerek de yok. Ha, soylemeyi unuttum iridium osmium'a benzer ozelliklere sahipmis ve endustride daha cok tercih ediliyormus.

Geyikcilerin soyledikleri suna benziyor, silikonun grami $10, silikon kumdan yapiliyor, Turkiye'de de kumdan bol ne var? Cevap veriyorum: Turkiye'de bundan bol geyik var, hem de dalli budakli geyik.

Yada benim karayollarının arazisi için yaptığım komplo teoriside bir nevi açıklayıcı olabilir;Turkiye'nin yuzolcumu 750000 kilometre kare civarindadir. Dun gerceklesen ihalede bir metrekare arsanin fiyati $8290 olarak belirlenmis. O halde bu su anlama geliyor. Turkiye'nin sahip oldugu topraklarin degeri 750,000,000,000*$8290 = $6,217,500,000,000,000 yani tam tamina 6 katrilyon dolar. Bu 9 trilyon oldugu iddia edilen Osmium servetimizin tam 700 kati bir servete karsilik geliyor. Demek ki asil servet topraklarimizin altinda degil ustunde imis. Devletimizin 250 milyar dolarlik borcu olduguna gore 6 kilometre eninde ve 6 kilometre boyunda bir araziyi satarak tum borclari fazlasiyla kapatabiliriz.

Neler sahibiz de gözümüz görmüyor, daha ne işaret gerekiyor görebilmemiz için:D

Altı Derece Uzak

Altı derece uzak teorisini belki duymamış olabilirsiniz, kısaca anlatayım; Dünyada bir şekilde iletişime girdiğiniz herkesle bir bağınız olduğunu kabul edersek,o kişilerin tanıdığı tüm insanlarla da ikinci dereceden bağlı oluyorsunuz. Ve bu teoriye göre yaşayan herkes birbirleriyle en fazla altı derece uzak.

Bunu şu şekilde bir örnekle anlatayım; bir arkadaşınız Hawaii adalarından biri olan Oahu'ya tatile gitti. Biliyormusunuz bilmiyorum ama son zamanların en çok izlenen dizisi "Lost" un çekimleri bu adada yapılıyor. Döndüğünde size, Kate'i oynayan Evangeline Lilly'le karşılaştığını ve beş dakika sohbet ettiğini söylüyor. Siz artık Kate'e iki derece uzaksınız. Böylece, diğer tüm "Lost" ekibine üç derece. Hayatımızının hemen her anınında bir çok insanla bir bağımızın olmadığını düşünürüz, biraz daha dikkatli bakarsanız tüm insanların birbirine çok yakın bir bağla bağlı olduğunu görebilirsiniz. Mesela bu yazıyı okuyan insanlarla, artık bir derece uzağım aynı şey sizin içinde geçerli benimle bir diğer okuyucularla iki derece uzaksınız.

7 Mart 2007 Çarşamba

Sırada Google video mu var?


Bugün youtube' ye girince yandaki tabloyla karşı karşıya kaldım, son günlerde kendini bilmez bir yunanlının yaptıkları yüzünden koskoca sitenin erişiminin engellenebileceğini hiç düşünmezdim. Ama burası Türkiye bu faktörü her zaman olduğu gibi gözden kaçırmışım. Öncelikli yargının verdiği karara saygı duymak isterdim ama acelece ve bilmeden verilmiş bir karar olduğu o kadar ortadaki. Bu kararı veren insanlar sitenin kullanıcı sözleşmesini okumadıkları ortada. Çünkü sözleşmede açık bir şekilde sitede yayınlanan eserlerin sorumluluklarının yayınlayan kişiye ait olduğu açıkca vurgulanıyor. Burada bir suçlu varsa o videoyu yayına koyan ve hazırlayandır. O kişiyi bulmakta çok zor birşey değildir, ip no sundan kolaylıkla tespit edilip herhangi bir dava açılacaksa o kişiye açılmalıydı. Youtube'deki videoya herkes gibi bende çok sinirlendim ve tepkimi videonun kaldırılması için youtube'ye mail atarak gerçekleştirdim. Youtube'ye erişimi engellemek hiçbirşeyi çözmez, çünkü daha birçok video paylaşım sitesi var. O sitelerede erişimi engelleyip Türkiye'yi dünyadan izolemi edeceğiz. En kısa zamanda hukuk sistemimize internet suçlarıyla ilgili kapsamlı yasalar ilave edilmeli ve Youtube'e erişimin engellenmesi gibi yanlış bir uygulamaya son verilmeli. Yazıma Youtube' e o iğrenç videoyu koyan kendini bilmez yunanlıyı kınayarak son veriyorum. Lütfen pire için yorgan yakmaya son verelim, çünkü yorganıda yakalım derken evi kaybedeceğiz...