29 Temmuz 2007 Pazar

Esmeralda

Sütü seven kamyoncu ve bana kitap alı yapan çocuklar bu seferde esmeraldayı denemişler. Ben çok güldüm bir deneyin isterseniz.

28 Temmuz 2007 Cumartesi

Cem Adrian

Zaten uzun zamandır takip ediyordum Cem Adrian'ı bu sene canlı performansınıda dinleme fırsatım oldu. Ama Miss Turkey 2007'de ki performansını dinlememiştim. Dinledim bir kez daha hayran kaldım.

23 Temmuz 2007 Pazartesi

Hanimiş de Hanimiş???

Hanimiş de hanimiş benim küçük kız kardeşim??? Bakın burdaymış. Benim için hep küçük kız kardeşim olacak ama yavaş yavaş onun büyüdüğünüde kabul etmek lazım sanırım. Baksanıza neler neler yazmış. Neler neler bilirmiş:D Şimdiden fanın, takipcin oldum kardişim. Başarılarının devamını diliyorum...

19 Temmuz 2007 Perşembe

ABD'ye Bir Gönderme Daha...

Geçen haftasonu 28 gün sonra filminin devam filmi olan 28 hafta sonra filmini izledim. Filmde ilk bölümünden hayatta kalan hiçbir karakter oynamadığından devam filmi demek biraz zor gerçi. Film ilkinden biraz farklı daha fazla gerilim var, biraz daha fazla kan var ama asıl fark ABD'ye yapılan göndermelerde. İlk filmi izleyenler bilir, bir kuduz virüsü britanya adasında hayatta kimseyi bırakmaz. İkinci filmde ise tamamen insansız kalan britanya adasına ABD'nin askeri gücünün yerleşip virüsten kurtulan veya o sırada britanyanın dışında olanları tekrar yerleştirme görevine soyunur. Tabi hesaba katmadıkları birşey olur ve virüs tekrar hortlar, tekrar yerleştirilen insanlardan bazıları hasta olur. Bunun sonrasında ABD kuvvetleri virüslü virüssüz hasta sağlıklı herkesi vurmaya başlar. Bu bana biraz ABD'nin Irak'ta başına gelenleri anımsattı. Film ABD'ye yapılan göndermelerin dışında da birkaç senaryo hatası dışında bence etkileyiciydi.

18 Temmuz 2007 Çarşamba

Su Problemi Kapıda!!!

Gazetelerin hergün attığı başlıklar gibi bir başlık atmak istedim. Bu tip başlıklar ne kadar komiğime de gitse herhalde bu başlıkları atanların bir bildikleri vardır. Şimdi anlatacaklarımla su problemimiz var mı yoksa suyu biz mi problem haline getirmişiz siz karar verin.

Türkiye'de yıllık ortalama yağış 610 mm dir. Buna tekabül eden su potansiyeli ise 518x1000000000 m3 tür. Bunun akışa geçen kısmı ise 214 mm'dir. Buna karşılık gelen su ise 166.8x1000000000 m3 tür. Çeşitli nedenlerden bu bu potansiyelin tamamını kullanmak imkansızdır. Ama bizim kullanabildiğimiz kısmı tam bir komedi. Biz bu su potansiyelimizin sadece 70x1000000000 m3 ünü kullanabilmekteyiz. Peki neden?

Suyu kontrol etme isteği insalık tarihiyle birlikte başlar. İlk medeniyetler ve toplulukların yerleşim alanları incelendiğinde genellikle su kenarlarına kuruldukları görülmektedir. Nil vadisi, Mısır, Mezopotamya, Elam, Asur medeniyetleri gibi Mısır'da M.Ö. 5000 yıllarında Kral Menes Menfiz civarında Nil nehri üzerinde büyük bir baraj yaptırıp sulama için kullanmıştır. Kraliçe Semiramis tarafından M.Ö. 4000 yıllarında yaptırılmış kanallar bugün hala çalışır durumdadır. M.Ö. 2200 yıllarında Hamurabi kanunları sulama kanallarının işletme ve bakım esaslarını içermektedir. G. Amerika'da yerli halk tarafından sulama tesisleri M.Ö. 1000 yıllarında yapılmıştır.

Birazdan günümüz dünyasından bahsedelim. İkinci dünya savaşından sonra bütün ülkeler bir kalkınma çabası içerisine girmiş, sermaye, kaynak, emek ve teknolojilerini biraraya getirerek üretim seviyelerini yükseltmek ve insanlarını daha rahat bir yaşama düzeyine eriştirme çabalarına girişmişlerdi. Doğal kaynaklar bir ülkenin sahip olduğu en büyük potansiyeldir. Peki biz bu kaynaklarımızın ne kadarını kullanabiliyoruz. Küresel ısınmayı kullanmayı bizim yöneticilerimizde öğrenmiş bunuda görmüş olduk. Tüm suç küresel ısınmada barajlarımız kurudu su veremiyoruz diyorlar şimdide. Yıllarca gerekli planlamayı yapmayıp yeni barajlar yapmayan yönetimlerin aslında tüm suç.

Şimdi bazı şeyler duyuyorum, Ankara'da 5 günde bir su verilebilecekmiş. Bu nasıl kabul edilebilir. Kendi yaptıkları yanlışları nasıl halktan katlanmalarını beklerler. Bunun nasıl sonuçlara yol açabileceğini kimse düşünmemiş mi. Bu salgın hastalıkların kapımızda olduğu anlamına gelir. Bu günlerde başımıza ne gelse umursamaz olmuşuz. Kendimizi tamamen seçime kaptırmışız başımıza ne gelirse gelsin umursamaz olmuşuz. Çok geç olmadan tepkimizi gösterelim.

Türk Hukuk Sistemi-2

Türk hukuk sistemi üzerine daha önce bir yazı yazmıştım. Bugün okuduğum bir haber üzerine birkaç ekleme daha yapayım istedim. Ancak uzun uzun yazdıktan sonra tüm yazdıklarımı silip sadece haberde ki bir paragrafı sizinle paylaşıp yorum yapmamaya karar verdim. Çünkü hukuk sistemine hala güvenmek istiyorum, çünkü hepimizin birgün ona ihtiyacı olabilir.

"Polis memuru Bülent Cengiz, 12 Ekim 2004'te baba evine sığınan ve barışmaya ikna edemediği eşi Zeynep Cengiz'in yüzüne ve vücuduna kezzap atarak yaktığı gerekçesiyle tutuklandı. Hakkında 11 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Cengiz, 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı."

Asıl ilgilenmemiz gereken kısmı ise şu:
"HÂKİM KARARA ŞERH KOYDU"
" Mahkeme Başkanı Ahmet Ateş'in itiraz şerhinde ise şöyle denildi: "Zeynep Cengiz'in eşinin görev yerine gitmemesi, eşlerin birbirine karşı göstermeleri gereken dayanışma, yardım ve özveride bulunmamasının sanıkta kızgınlık ve öfke yaratması toplumumuzda bilinen düşünce ve yaşayış tarzına göre beklenen bir durumdur. Bu nedenle de cezasından indirim yapılması gerekir. Bu durum göz önünde bulundurulmasa bile hükmolunan ceza ve tutuklukta geçen süresine göre salıverilmesi gerekir.""

5 Temmuz 2007 Perşembe

Seni Tenhada Kıstırırım:-)

Uzun zamandır snuff tarzı film izlemeyi özlemiştim. 6. hisle başlayan, sonu ilginç gerilim filmlerinden gına gelmişti. Tamda benim özlemimi giderecek bir film geçen hafta vizyona girdi. Tabi bende vakit kaybetmeden filme gittim. Filmin adı "Boş Oda". Konusu ise biraz alışıla gelmiş; iki çift tenhada ki bir otelde 3 katil tarafından kıstırılır. Gerisi o çiftin hayatta kalma savaşı. Sonu biraz saçma bitsede gerilim olarak tatmin edici bir filmdi. Filme geç seansta gitmiştim ve filmin sonunda salondan çıkmaya çalıştığımızda kapıların kilitli olduğunu farkettik birkaç dakika salonda kilitli kaldıktan sonra çıkmayı başardık. Tamda böyle bir filmde başımıza böyle birşeyin gelmesi komikti. Korkmadım desem yalan olur.

4 Temmuz 2007 Çarşamba

Türk Üniversiteleri ve Sırbistan'ın Tavrı

Türk üniversitelerinin tümünün yıllık harcamalarının toplamı ABD deki veya Avrupa'da ki birçok üniversitenin tek başına yıllık harcaması kadar. Üniversitelerimizin birçok eksiği var şimdi burda bunlardan bahsetmeyeceğim. Eksikler çok ve görmeside çok kolay, biraz da artılarından bahsedelim. Bu kadar bütçe ve bu kadar özerkliğe yinede iyi şeyler yapılmış deniltecek şeyler bu artılar. Yunanistan' da okuyan bir arkadaşım dünyanın ilk üniversitelerinden biri olan Aristotales Üniversitesine en iyi dereceyle kaydını yaptırmak için tam 2 hafta uğraştı ama o sırada öğrenciler dersleri boykot ettiği için okulun ilk 3 ayı kaydını bile bitiremedi. Mesela Türkiye'nin birçok üniversitesinde okul kaydıda ders kayıtları da internet üzerinden kolaylıkla gerçekleştirilebiliyor.

Belçika'da okuyan Türk arkadaşlarım Türk düşmanı hintli profesörleri yüzünden eğitimlerini bırakıp Türkiye'ye geri dönmek zorunda kaldılar mesela. Böyle bir olayla Türkiye'de karşılaşamazsınız. Kendi okuduğum üniversitede yunanlı öğrencilere bile herhangi bir zorluk çıkarılmıyor.

Aklıma gelmişken söyleyeyim bu sırpların bizimle ne derdi var bir bilen varsa yazsın lütfen. İlk olarak Eurovision finalinin Türkiye'de yapıldığı sene Sırbistan finalistinin Türkiye aleyhine yaptığı konuşmalara anlam verememiştim. Şimdi de Trabzonda düzenlenen Karadeniz oyunlarına katılacağı halde son anda siyasi nedenlerden ötürü geri çekilmişler. Çekilmişler ama neden? Onca sorunumuz olan Yunanistan, Rusya ve Ermenistan bile yüksek sayıda sporcuyla katılırken Sırbistan'ın siyasi nedenlerden katılmamasına anlam veremedim.