31 Ocak 2008 Perşembe

Tarihe Bir Not

Bugün tarihe br not düşmek istiyorum. Ama sadece kendim için. Yıllar sonra dönüpde baktığımda göreyim diye. İşte notum:

Bugün itibariyle iktidarda bulunan parti öyle bir örgütlenme içine girmiş ki, bence tarihde bu örgütlenmeye daha önce bir kere daha karşılaşıldı. Onunda sonunda insanlık çok acı çekti. En küçük üniversitenin bile öğrenci konseyinden tutun o üniversitelerin en küçük kulüplerine tüm köy ve mahallelerin muhtarlıklarının yönetimlerine kadar talipler. Bizim sonumuz ne olur orasınıda sonumuzu gördükten sonra bu yazımı okuyup yorumlarım...

Ben Efsane miyim?

Birşeyi kırk defa söylersen kırkbirincisinde olur demiş eskiler, son 10 yıldır o kadar çok ölümcül bir virüsün dünyadaki tüm medeniyeti yok edip birkaç insanın yanlız kalacağı yönünde film yapıldı ki, artık bu bilinçaltımıza çoktan yerleşti bile. (Bakınız: SARS virüsü, Kuş Gribi) Ne zaman bir salgın hastalık olsa hemen tüm dünyaya yayılacağı ve milyonlarca insanı öldürebileceği yönünde açıklamalar yapılıyor. Hemde bu açıklamaları uzmanlar yapıyorlar. Tüm suçlu Hollywood yapımcıları. Bu konuda ki yeni filmimiz Ben Efsaneyim(I am Legend) filmi. Film aynı virüs filmlerinden birinin konusuna sahip, uzun uzun anlatmayacağım. Güzel film gidip izleyip kendiniz görün:D Aslında Hollywood bunu hep yapıyor. 70 li yıllarda sürekli uzaylıların dünyaya saldıracağına, 80 li yıllar boyunca da nükleer bir savaş olacağına inandırmış. Ama hiç biri bu virüs kadar uzun sürmemiş. Benim hatırladığım en eski ölülerin dönüşü filmi var, daha sonra 28 gün sonra, 28 hafta sonrada son zamanlardaki türevleri. Neden bilmiyorum ama bu tip filmler beni çok etkiliyor, uzun süre etkisinden kurtulamıyorum. Ama yinede izlemektende bir o kadar çok zevk alıyorum. Bu bir çelişki midir? Evet öyle, hatta ironidir.(sonunda bir yazımda ironi kelimesini kullanabildim.) İroni kelimesini kullanmanında hazzıyla yazıyı sonlandırayım.

Son bir anektot: Eğer olurda birgün gerçekten bir virüs dünyadaki birçok insanı zombiye çevirir ve bazılarımız sağ kalırsak, lütfen bizim evde buluşalım. Radyo mesajlarıyla ben şurdayım şuraya gelin gibi bir radyo mesajı duymak istemiyorum.

20 Ocak 2008 Pazar

Hadi Yaa, Bunu Ben Düşünmüştüm...

Bugün derginin birinde gördüğüm bir linke yaptığım ziyaret sonrası fena halde hayal kırıklığına uğradım. Sitenin adı Mikontalo ışıkları. Finlandiya' da ki Tampere Teknoloji Üniversitesi öğrencileri yurt binalarını tetrise çevirmişler, birçok led ışık ve perdeyle hazırladıkları düzeneği hazırladıkları yazılımla birleştirip dünyanın en büyük tetrisini oluşturmuşlar. Peki sen bu olayın neresinde hayal kırıklığına uğradın diyeceksiniz. Bunu yıllar önce bende düşünmüştüm, üniversite hayatım boyunca evimin tam karşısında büyük bir yurt binasının geceleri yanan ışıklarında birçok hayali şekiller çıkarmışlığım var, bazı zamanlarda da bu binadan ne güzel tetris olur demişliğimde vardı. Siteyi de görünce hayal kırıklığına uğradım birden. Ama biyandan da çok hoşuma gitti, benim hayal ettiğim birşeyi başkaları hayata geçirmiş. Çokda güzel olmuş...

18 Ocak 2008 Cuma

Normalleşme, Normalleşmeme...

Avrupa'nın Türkiye'de ki tüm haberler üzerine bizi aşşağılaması ve kendi hatalarını sürekli normalleştirmeleri iyice sinirimi bozuyor. Hani bir laf vardır ya, dinime söven müslüman olsa diye. İşte aynı onun gibi, Türkiye'de namus cinayetleri, töre cinayetleri var diye bas bas bağıran Avrupa basını bence kendi ölüm istatistiklerine bir baksın. Avrupa'da işlenen her iki cinayetten biri aile içi şiddet sonrası işleniyormuş. Bizimkinin adı namus cinayeti, onlarınınkinin aile içi şiddet sonrası cinayet. Farkı ne? Farkı yok... Hatta iddia ediyorum bizim namus cinayeti oranımız onlarınkinden daha azdır.

Tüm sorunlarımıza özelliklede işsizlik sorunumuza çözüm bulacağına inandığımız Avrupa Birliğinin üyelerindeki insanların ne kadarının açlık sınırı altında yaşadığını biliyomusunuz peki? Çok ilginç her 6 kişiden biri açlık sınırının altında yaşıyor Avrupa'da, ama bu çok normal. Aynı orda aile içi şiddet sonrası işlenen cinayetlerinde normal olması gibi.