29 Kasım 2008 Cumartesi

Bugün Çok Güzel Bir Gün

Uzun zamandır heyecanlı bekleyiş son buldu, bu kriz dönemini atlatacak büyüklükte bir iş aldık ve içim çok rahatladı. Umman'da geçirdiğim günleri bile yazmadım tam haber gelene kadar. Nedense o taraflara gitmek hep istiyordum, hemde en güzeline gidiyorum. Biraz zor olacak aslında Rusya-Umman arasında mekik dokumak, hatta sıcak-soğuk-sıcak-soğuk çatlayabilirim ama yinede güzel bir macera benim için. Rusya'da bitirdiğimiz işlerden çok güzel tepkiler aldık, tüm çalışmalarıma değdi. Devam eden işlerde sorunsuz devam etmekte, bu yeni işle birlikte içim tamamen rahatladı. İşi almak ve ön sözleşmeyi imzalamak için Umman'a yaptığımız küçük gezide çok yer gezdim çok şey gördüm ve Umman'ı çok sevdim. Dğer Arap ülkelerine hiç benzemiyor Umman. Daha medeni bir halkı var, Rusya'da ki Türkmen, Özbek, Kazak problemi burda Hintli problemi olarak karşımıza çıkıyor. Heryerde hintliler çalışıyor. Çok temiz ve cana yakın insanlar. Türkleri de çok seviyorlar. Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girmemiş iki Arap ülkesinden biri olmasından kaynaklanıyor herhalde. Kaldığımız otel harikaydı, Kendimi Arap şeyhi gibi hissettim. Mimari olarakta Arap mimarisine çok sadık kalmışlar, Four Reasons bunu hep yapıyor. O kadar kısa kaldık ki çöl bile göremedik, hep başkentteydik ve deniz kenarındaydık. Kıyıya vuran balon balıklarını gördüğümde çok şaşırdım, çok güzeller. Çok yakında bizimde yardımımızla(! ne kadar önemsiyorum yapacaklarımızı) Dubai'yi geçer Umman. Daha çok Umman yazısı yazacağım şimdilik bu kadar, bugün çok güzel bir gün.
Not: Son fotodaki kurabiyeyi Ayse's World'de gördüm denedim ve çok güzel oldu. O'da tarifini CafeFernando'dan almış.

27 Kasım 2008 Perşembe

Another Way to Die

Yeni James Bond'u pek sevemedim. Daniel Craig'den yana bir sıkıntım yok adama çok yakışıyor James Bond olmak ama bu sefer Bond kızı ve senaryo olmamış bence. Filmin en güzel yanı belkide müziği. Alicia Keys'in Another Way to Die'ı gerçekten süper. Filmin yapımcıları önce Amy Winehouse'e teklif götürmüşler filmin soundtrack'i için ama sonuç alamamışlar. Aslında insan Amy Winehouse'li Another Way to Die'ı da merak etmiyor değil ama ben bu halinden de son derece memnunum.

26 Kasım 2008 Çarşamba

Ayaklarım Yere Bassın İstiyorum...

Bu küresel ekonomik kriz yüzünden sonunda canımdan da oluyordum. Biraz daha az para verelim diye ucuz bir helikopter kiraladık ve canımızı zor kurtardık. Zaten uçuş fobim var, bide bu üstüne tuz biber oldu. Ayaklarım hep yere bassın istiyorum, yok kardeşim yok bu işler bana göre değil. Hani hayatın gözlerinin önünden geçermiş ya bana öyle olmadı, aklıma tek birşey geldi; bir ayağına kırmızı ayakkabısını diğerine mavi ayakkabısını giyip dışarı çıkan biri. O biri kendini biliyor, ama bana her zamankinden daha uzak...

14 Kasım 2008 Cuma

Küresel Finansal Kriz

Ece- Bu küresel finansal kriz yüzünden uyuyamıyorum!
Topsy- Hadi ya ben bebek gibi uyuyorum!
Ece- Ciddimisin???
Topsy- Evet ciddiyim, saat başı uyanıyorum ve ağlıyorum!!!!

13 Kasım 2008 Perşembe

Lazanyaaaa!!!

6 ay olmuştur herhalde yemek yapmayalı. Dün lazanyayla bu suskunluğumu bozdum. İki sevdiğim şeyi aynı anda yaptım, yemek yapmak ve müzik dinlemek. Daha önce ıspanaklı, kıymalı hatta pırasalı bile yapmıştım ama hep tariflerden. Bu sefer çok daha basit birşey denedim ve tarife bakmadan kendim bişey uydurdum. Eee tabi tamamen uydurma sayılmaz daha önce yaptıklarımdan aklımda kalanlardan kolaj diyebiliriz. Lazanyayı çok seviyorum ama şöyle yarım saatte yapabileceğim basit bir tarif osla diyorsanız benim tarif tam size göre işte. Hadi tarife geçelim:
Önce marketten barilla lazanya alıyorsunuz ki hiç haşlamaya gerek kalmadan rahatlıkla yapıyorsunuz ve tadıda aynı oluyor. Ben fazla kıyma sevmediğimden dolayı kıymayı az aldım ama siz daha fazla alabilirsiniz. 2 soğanı küp küp doğruyoruz ve sıvı yağda kavuruyoruz. (yağı az koyalım kymayı yarım yağlı alalım) 3 biberi ince ince doğrayıp kavrulan soğana ekliyoruz, 2 domatesi soyup ince ince doğrayıp karışıma ekliyoruz. Birazda salça katıp karıştırıyoruz. 250 gram kıymayı ekleyip iyice kavuruyoruz. Kıyma sos hazır. Şimdi gelelim beşamel sosa. Tereyağını tavada eritip buğday unu ekliyoruz yavaş yavaş (un fazla olmayacak) yarım litre sütü yavaş yavaş ekleyip karıştırıyoruz ve koyu kıvama gelmesini bekliyoruz. (beşamel sosu biraz sıvı halde bırakmak daha iyi oluyor) hazırladığımız beşamel sosu kare borcama ince bir tabaka olarak seriyoruz ve barilla lazanyadan bir kat koyup üzerine kıyma sos ve tekrar beşamel sos ve üzerinede kaşar rendesi koyuyoruz. Bu şekilde 4 kat yapıp en üst katıda ince şekilde kıyma ve beşamel sos yapıyoruz ve rende kaşar ekleyip üzerinide alüminyum folyoyla kaplayıp önceden 220 dercedeye ısıtılmış fırına atıp 20 dk pişiriyoruz. 20 dk sonunda folyoyu çıkarıp bir 10 dk da üstü kızarsın diye pişiriyoruz daha sonra servis edip yemesi kalıyor. Hem ben hem ikram ettiğim herkes memnun kaldı bu tariften, sizede afiyet olsun.

Son günlerde Ne-Yo dan miss independent ı fazla dinler oldum. Merak ettiğim birşey var, bu adam şarkı söylerken biri burnunu mu tutuyor, yoksa bu ses başka nasıl çıkar? Bide Keep my money by my medicine var ki o da çok keyifle dinlediğim başka bir şarkı.

St. Petersburg'dan Politik Mesaj


9 Kasım 2008 Pazar

Hüplet İçkini...

Resimde görülen içkiyi Ruslar çok seviyo, ne zaman dışarı çıksan bir tane hemen hüpletiyolar. Nasıl mı? Önce böyle aleve veriliyor sonra başka bir bardakla kapatılıp dumanı bir pipetle çekilip bir yudum içkiden alınıyor. Belki Türkiye'de de yapılıyordur ama alkolle aram hiç olmadığından ben daha önce hiç görmemiştim, adınıda hep rusça söylediklerinden aklımda kalmamış. Enteresan birşey denemek istemedim de değil ama, şimdilik hala denemiş değilim.

Kaybolan Bir Gün...

İşlerin yoğunluğundan fazla tatil yapamadığımızı daha önce söylemiştim. Ama aralarda boşluklarıda dolduruyoruz, tatiller hep gezmeyle geçiyor. Yine iki hafta önce bulduğum bir fırsatı değerlendirip Moskova'ya attım kendimi. İşte hayatımın kaybolan bir günüde o güne denk geliyor. Uçak fobisi nedeniyle aldığım ilaçları bu sefer biraz fazla aldım ve daha uçağa binmeden kendimden geçmiştim. Havaalanına gidişimden, Moskova'ya varışımız, transfer şirketinden Dima'nın beni alması ve tekrar havaalanına bırakması dahil arada geçirdiğim hiçbirşeyi hatırlamıyorum. Ama bugün çok komik birşey oldu ve telefonu karıştırken fotoğraf galerisinde daha önce görmediğim ne olduğunu anlamadığım bazı fotoğraflara rastladım. Tarihlere baktığımda hemen çözdüm tabi olayı, bir sürü fotoğraf çekmişim Moskova'da ve havaalanında. Tabi ne çektiğimin bile farkında olmadan çekmişim ondan çok komik çıkmış hepsi. Bu uçak fobisi daha neler açacak başıma bilmiyorum.

İlk Resim Salekhard havaalanı ve sonraki resimler moskovadan. İlaçtan o kadar çok içmişim ki ertesi günü bile tam hatırlamıyorum o da yarım yumalak aklımda. Doktor bir arkadaşımla konuştum ilaçtan 8 tane içmiştim, 10 tane içsem komaya bile girebilirmişim. Uçak düşecek diye korkumdan ilaç içip ilaç yüzünden ölecektim yani. Ayrıca hem salekhard hemde moskova havaalanlarında uçağa binişlerimde sorun olmuş, polis uçağa almak istememiş çok vodka içmiş bu demişler. O gün neler yaptım neler oldu bir bilsem eminim çok daha yazacak şeyim olurdu ama bende sizin gibi resimlere bakıp bazı tahminlerde bulunmaktan öteye gidemiyorum.

3 Kasım 2008 Pazartesi

Mim: Misafir Ol Gel Bana...

Son 6 aydır blogumla fazla ilgilenemedim. Bunun nedeni işlerimin çok yoğun olması. Bunun sonucu olarakda hem fazla post yayınlayamadım hemde yeni yeni bloglar keşfetme şansım olmadı. Ama önceden takip ettiğim blogları takip etmeyede devam ettim. Son günlerde ise işlerimin biraz hafiflemesiyle bloguma yine zaman ayırabildim. İlk önce yeni bir görünümle başladım daha sonra adresimi taşımaya kadar götürdüm olayı. Türkiye'de ki internetin sansürlenmesi korkusu birçok blogger gibi benide bu yola sevkeden asıl neden. Takip ettiğim bloglara bakınca herkesi bir taşınma telaşı almış onu gördüm. Benim yeni adresim www.omerhasancebi.com . Madem ki bu kadar çok taşınan var adetlerimize göre taşınılan yeni yere misafir gidilir değil mi. Bu mimin konusuda bu, yazılarını okumayı sevdiğim bloggerlardan bazılarını misafir almak istiyorum. Tabi kendileride lütfedip kabul ederlerse. Bir yazılığına bloguma yazar olarak misafir olmalarından bahsediyorum tabiki:D Goddess Artemis, Ayşe, Cornelius, Findukzade yazılarını sürekli takip ettiğim ve okumaktan zevk aldığım bloglardan bazıları. Sizlere "Misafir Ol Gel Bana" diyorum...

1 Kasım 2008 Cumartesi

Salekhard'da İlginç Araçlar

Google Beni Neden Seviyorsun???

Hala çok hit alamamış bir blog olmama rağmen anahtar kelime bazında hep google aramalarında üst sıralarda olmamın nedeni ne acaba? Google beni neden bu kadar çok seviyor? Belki web sitesi hazırlayan veya google aramalarında üst sıralarda olmak isteyenlere güzel bir kaynak olur bu.
1- En önemli neden dmoz' da var oluyor olmam. Dmoz editöryal olarak indexleme yapan bir arama motoru. Siteni inceleyen bir editör seni dmoz kataloguna alıyor, buda siteni değerli yapıyor tabi. Normalde fazla olmayan sitemin pr değerini bu şekilde ekarte etmiş oluyorum. Pr değeri link alış-verişi sonucu oluyor ki buda Google'de beni linklemiş sitelerin neredeyse tamamı blogger servis üzerinde kayıtlı olduğundan Pr'a etkisi olmuyor. Çünkü Google geliştirmiş olduğu algoritma aynı server üzerine kayıtlı sitelerin birbirlerine verdiği linkleri hiçe sayıyor.

2- İçeriğimin özgün olması çok önemli. Ne yaparsanız yapın sitenizde fazla alıntı kullanmamaya dikkat edin. Çünkü bu Google'nin gözünden kaçmaz ve birden bire gözünden düşersiniz.

3- Google yazılarındaki imla hatalarını bile dikkate alıyor. Yazılarımda imlaya çok dikkat ediyorum, yazıyı önce yazıp kaydedip birkaç kez okuyup öyle yayınlıyorum. Sende öyle yap Google'nin gözüne sende gir.

4- Sürekli güncellenen içerik Google'nin sevdiği başka bir özellik. Blogunu veya siteni ihmal etmemende çok önemli yani.

Google'nin seni sevmesi için birçok başka neden daha var, bunlar sadece beni sevmesinin nedenleri.
Not: Google sevgin tek taraflı değil bende seni seviyorum...