27 Ocak 2009 Salı

Sana

Dj'lk çalışmalarımdan daha öncede söz etmiştim. Geçen akşam ilk çalışmalarımı bir gözden geçirdim. Hem ne kadar ilerlediğimi hemde ne kadar geriye gittiğimi gördüm. İlk başladığım tarihten sonra birçok eğitim alıp farklı bakış açıları edindim. Bu ilerleme katettiğim kısım. Ama ne var ki ilk zamanlar haftada 2 mix çıkarırken şimdi 2 ayda bir tane çıkarmaya vakit bulamıyorum. Bide çalışmalarımı gerçekleştirdiğim alet edevat(pc, modüller, turntable, anfi vs.) öyle benimle sürekli gezebilecek küçüklükte olmaması da bunda büyük bir etken.

sadsong.MP3 - dj omer
Şimdi düşünüyorumda tüm herşeyi bırakıp sadece müzikle uğraşarak hayatımı geçirebilirim. Yei mixler yaparken sanki kendime vakit harcıyormuşum gibi geliyor.Ama tabi bunun olabilmesi için bana şuan yaptığım işten daha fazla para kazandırması gerekiyor ki, bu da biraz zor gibi görünüyor.

omer3.MP3 - dj omer
Red Bll Music Academy de katıldığım workshoplarda bir gün Peter Hook(ki kendisi Jay Z ve Kanye West gibi sanatçıların yapımcısıdır) var sende birşeyler, müziğini beğeniyorum, özellikle deneysel çalışmalarını demişti. Aradan yıllar geçti, peki ne oldu? Pekde birşey yokmuş peterciğim.

omer4.MP3 - dj omer
Bu yolda ilerlerken nerelerden geçmedim ki, Amsterdam, Barcelona, Moskova. Ki Barcelona'nın başka bir yeri vardır benim yaptığım müzik için. Barselona. Burası ‘füzyon’ ve ‘avant-garde’ deyimlerinin sadece kelimelerde değil küçük orkestra parçalarından, sokak köşelerindeki sanat enstalâsyonlarına kadar her şeye uygulandığı bir yerdir. Tanınmış ve güzel müzeler Raval diye bilinen bölgeye dramatik, yontulmuş halka açık alanlar sunarken, canlı grafiti çizgileri ve yeni çıkan plakları da küçük arka sokaklarda keşfedebilirsin. Şehrin dünya çapındaki kulüpleri, deneysel electronica(ki işte bu benim), techno, indie rock ve rap sahnelerini görürken birbirlerinin sınırlarını geçme konusunda da hiçbir sorun yaşamazlar. Barselona, diğer ülkelerin vatandaşlarının kendi becerilerini göstermeye geldiği yaratıcı bir kabedir resmen. Vicky Christina Barcelona'yı izleyenler birazda olsa anlayacaktır ne demek istediğimi.

omer2.MP3 - dj omer
Bir partide dj lik yapmak sandığınız kadar kolay değil aslında. Yaptığım her mix i sadece kendim dinleyip mutlu olayım diye yapmıyorum, başka insanların dinleyip beğenmeleri çok hoşuma gidiyor tabiki. Bu nedenle partilerde dj lik yapmam çok önemli. Avrupa'da daha kolay oluyor tabi bu, Türkiye'de katıldığım sınırlı sayıdaki partide insanların kendi mixlerimi çalarken gözlerime bakıp commercial müzik beklemerinden nefret ediyorum. Ne zaman demet akalına geçeceksin diye bakıyorlar resmen.

newsummer.MP3 - dj omer
İlk başladığım zamanlarla ilgili birde şuna dikkat ettim, hep deneysel çalışıyormuşum. Şimdi yaptıklarım ise daha çok dance, trance ve house müzik. Bide chilloutlar var ki şimdi bu kadar güzellerini yapamıyorum gerçekten.

dance.MP3 - dj omer
Bu postta yayınladığım mixlerim tamamen ilk çalışmalarımdan oluşuyor. Daha yenilerini ve en son yaptığım mixleri yakın bir zamanda yine blogumdan yayınlayacağım. Vaktini ayırıp dinlediysen olumlu yada olumsuz bir yorum yaparsan çok sevinirim. Şunuda unutma daha çok toy dönemlerimden bu mixler, çok yollar katettim bunlardan sonra.

mysterious.MP3 - dj omer
Not: Mixlerin hepsi enjoy adlı demo albümümdendir. Kayıtlar tamamen kendi homestudiomda hatta roomstudiomda gerçekleşmiştir.

alien.MP3 - dj omer

21 Ocak 2009 Çarşamba

Üniversiteyi Yeni Kazanmış Genç İnsan, Sana Sesleniyorum...

Uzun bir öğrenim hayatı sonunda üniversitede edindiğim deneyimlerimi gelecek nesillerle paylaşmanın zamanı geldi artık. Ve iş o kutsal 5 platin kural:

1- Asla komşunla çıkma!!! Sana kurabiye, pasta, poaça veyaçorba yapıp getirebilir. Ya da en olur olmadık zamanlarda hadi sinemaya gidelim, bişeler yiyelim mi diyebilir ama bunlara sakın kanma. Sonrasında ayrıldığında onun katından uçarak geçmek zorunda kalabilirsin. Ya da bir sabah uyanıp kpında asılı bir kuş cesediyle de karşılaşabilirsin. Ki bu kuşda senin ona aldığın hediye bir kuş olabilir. Bunun olmasını istemezsin emin ol.

2- Sınıf arkadaşınla çıkma. Bunu istediğine emin misin. Sence herşey gerçektende süper mi olacak??? Senin için notları temize çekecek, girmediğin derslerde yerine imza atacak(ki sanırım böyle bir uygulama kalmamıştır herhalde, ne bilim kartlı sistem falan gelmiştir herhalde, benim son senemde bile gelmişti. Neyse konudan sapmayalım) derse erken gelip sana önden yer tutacak biri olsun istiyosun değil mi? Çok optimist gördüm seni, bunlar bardağın dolu kısmı sadece. Peki bunlara ne dersin; Artık kantinde arkadaşlarının yanında oturamayacaksın, o ve onun kız arkadaşlarının yanında oturmak zorundasın. Dersi asayım arkadaşlarla kağıt oynamaya gidelim devirlerini çoktan unut zaten, bunu aklından bile geçirmene izin vermeyecektir. Hele birde ayrılırsan gerisini sen düşün derse gitme isteğin mi kalır, bir düşün. Düşündün mü? İyi. Şimdi bir kez daha düşün. Bunu istemiyosunnn...

3- Senin mesleğinle ilgili problemleri olan kızlarla çıkma. Mesela sen inşaat mühendisiysen asla ama asla bir mimarla çıkma. Sabahtan akşama kadar mimarların ne kadar enteklektüel ve inşaat mühendislerininde ne kadar kazma insanlar olduğunu dinlersin. Onun arkadaşlarının senin için bıkmadan usanmadan yaptıkları tek espiri amele mühendisi yakıştırması olur. Sinirlerin yıpranır boşuna ömründen seneler gider. Uzak dur. Hatta kaç.

4- İki veya daha fazla kızla görüşüyor ve kararsızsan, "oh ne güzel böyle devam etsin ben karar verene kadar idare ederim bunları" deme. Hatta aklından bile geçirme. Pişman olursun. Pişman ederler. Birbirlerini tanıyor çıkarlar, başınaçorap örerler neye uğradığını şaşarsın. Neyse bu konudan daha fazla bahsetmek istemiyorum. Konuyu kapa dedim değil mi. Düşünme unut artık unut.

5- Asla komşunla çıkma!!! 1. maddenin aynısı biliyorum ama beni dinlemez bu hataya düşersen bari ikinci defa düşme. Düşmem deme belli olmaz, düşedebilirsin.

5 platin kural bunlar daha birçok kural sayabiliriz ama en önemli dikkat edilmesi gereken 5 kural bu. Ey üniversiteyi kazanmış genç insan sana sesleniyorum, bu kurallar tecrübeyle sabittir. Sakın ha sözümden çıkayım deme. Ha bide derslerine günü gününe çalış ki sınavdan bir gün önce sabahlama.

Kadınlar Ne İster? (Erkekte)

Erkeklerin kadınlarda aradığı estetik öğeler değişiyor, mesela batıda daha çok az yağ ve simetri kadınlarda estetik beğeniyken doğuda ise kalın bel daha çok beğeniliyor. Ama aynı şey kadınların erkeklere bakış açısı için geçerli değil bence. Batıda da doğuda da aynı kıstas geçerli. Kadınlar daha saldırgan ve korumacı tipleri beğeniyor.

Bunu yeni yaşadığım bir olayda daha da iyi kavradım. Murat adında bir arkadaşım vardı ve Natalia adında diğer bir arkadaşımdan hoşlanıyordu. Ama öyle böyle değil tam 1 sene bu murat natalia'nın peşinden koştu diyebilirim. Ama natalia murat'a hiç yüz vermemişti. Ta ki kasım ayının ilk günlerine kadar. Murat'ı bir sabah ağzı burnuna karışmış olarak gördük, gece eğlendiği barda 4 rus ile kavga etmiş ve bir güzel benzetmişler bizimkini. Murat olayı anlattıkça Natalia'nın yüz ifadesinin değiştiğine kendi gözlerimle(anlatım bozuluğu yaptım ama olsun böyle daha güzel okunuyor) şahit oldum. İşte 4 kişiydiler ama bende şöyle yaptım böyle yaptım 2 sini indirdim biri arkadan gelip vurdu gibi klasik dayak yemiş erkek hikayesini öyle pür dikkat dinliyordu ki Natalia, işte o an dedim kadınlar kavgacı erkeklerden hoşlanıyor diye. Murat'ın mor gözlü patlak dudaklı hali Natalia'nın çok hoşuna gitmiş olcak ki o hafta çıkmaya başladılar.

Erkeklerin bu olaydan çıkarması gereken ders: Biraz daha saldırgan ve kavgacı olacaksın ki kadınların ilgisini çekesin:)

14 Ocak 2009 Çarşamba

Bir Güzel Program, Bir Güzel Web Sitesi

Blogda kullanabieceğiniz ücretsiz güzel bir program ve güzel bir web sitesinden bahsedeyim istedim. Program çektiğiniz ve blogda yayınlamak istediğiniz fotolarınıza blogunuzun logosunu yerleştirebileceğiniz güzel bir program. Hemde ücretsiz.

Birde şöyle bir site var ki o da çok güzel bir uygulama. Blogunuzun renklerine uygun veya sizin çektiğiniz bir fotoğrafa renk olarak uyacak bir fotoğraf arıyorsunuz, bu siteye giriyorsunuz renk tonunu seçiyorsunuz ve size o renk tonuyla ilgili tüm flickr fotolarını lsteliyor. Gerçekten çok güzel bir uygulama.

Urallar ve Hikayeleri

İlk resimde gördüğünüz fotoğrafı ekaterinburg a ilk gidişimde uçakta çekmiştim ve ural dağları çok hoşuma gitmişti. Daha sonra arkadaşım Tanya'dan Urallara özel turların olduğunu öğrenmemle bir tura katılmaya karar vermiştim. Tur boyunca çok güzel fotğraflar çekip güzel anılar yaşadım. Ama yine çok tercih edilen bir dağ gezisi olmasına ve dünyanın heryerinden gelen insanların bu tura katılmasına rağmen ben Türkiye'de çok daha güzel yerler olduğunu düşünüyorum. Hatta birçok kişiyi Türkiye'ye gitmesi konusunda bile ikna ettim. Ural gezisini fotoğraflar çok güzel anlatıyor benim daha fazla anlatmama gerek yok. Asıl konu geziden sonra yine Tanya'dan Ural dağlarıyle ilgili birkaç gerçek olay duydum onlardan bahsetmek istiyorum. Anlattıklarını daha önce duymuş olsam geziye çıkmayacağımı düşündüğünden anlatmamış.

İlki Diyatlov Geçidi; Olay 1950 lerin sonlarında ve şubat ayında gerçekleşmiş. Bizim gezi tarihimiz yaz aylarında olduğu için aynı hava koşulları yokmuş tabiki. 7 erkek 2 kızdan oluşan 9 dağcı kışın o zor koşullarında tırmanışa başlamışlar. tırmanışın başlamasından 2 hafta geçmesine rağmen varış noktasına ulaşmayan dağcıları aramaya çıkan polis ve ordu ekipleri, varış noktasının yakınlarında dağcıların kamp alanıyla karşılaşmışlar. Fakat kamp alanı tamamen thrip edilmiş bir haldeymiş. Kamp alanının çevresini aramaya başlayan ekipler yakın bir yerde iki gencin cesedine rastlamışlar, cesetlerin üzerinde sadece iç çamaşırları varmış. Biraz daha arama yapan ekipler 3 dağcının cesedine daha ulaşmışlar. Yapılan incelemede dağcıların vücut ısılarının düşmesinden kaynaklanarak öldüğü ortaya çıkmış.
Buraya kadar aslında pek garip bir şey yok. Sadece araştırmacılar geçlerin neden bu şekilde öldüğüne anlam verememişler. Ta ki olaydan 4 ay sonra karların erimeye başlamsıyla geri kalan dağcılarında cesetlerinin bulunmasına kadar. Bulunan 4 dağcıdan 3 ü şiddetli darbe sonucu ölmüş. Birinin kafatası parçalanmış 3 ünün ise göğüs kafesi parçalanmış.(Bak anlatırken bile kortum yine, niye gecenin 3 ünde yazyosam postu) Cesetlerde ki tahribatın bir araba kazasına eşdeğer bir olması gerektiğine kanaat getirmiş uzmanlar. Bide cesetlerin hiçbirine dıştan gelen bir yaralanma söz konusu değilmiş. Bide kadınlardan birinin dilinin kayıp olduğu otopsi sonucu ortaya çıkmış.(Bak tüylerim diken diken)

Bide güzel bi son yazayım; Talihsiz gençlerin ölmesine neden olan esrarengiz olay neydi? O karanlık şubat gecesinde neler yaşanmıştı? Bu arada olay tamamen gerçekmiş araştırdım.

Bide Tunguska olayı var. O da ilginç bi olay ve sibirya geçiyor. Bundan 100 sene önce sibirya da gökyüzünde insanoğlunun daha önce görmediği kadar büyük bir patlama olmuş. Patlamanın şiddeti hiroşimaya atılan atom bombasından bile yüzlerce kat daha güçlüymüş. Patlamanın sesi 1000 km öteden duyulmuş. Patlamanın olduğu yerden 60 km uzaktaki insanları bile 5-6 mt uzağa fırlatan bir güce sahipmiş patlama. Patlamanın arkasından kavurucu bir rüzgâr eser. Avrupa’da 5.0 büyüklüğüne eşit bir deprem olarak algılanır, şok dalgaları İngiltere’de dahi hissedilir. Şok dalgaları yerküreyi iki kez dolaşır, dünyanın manyetik alanında değişiklikler saptanır. Olaydan sonra haftalarca kurum ve toz yağdığı anlatılır. Kafkasya’da insanlar haftalarca havadaki fosforik parıltı nedeniyle gece gazete okunabilecek kadar aydınlanırlar.

Olay yerinde yıllar sonra yapılan incelemelerde radyoaktiviteye ya da bir kratere rastlanmaz. Patlama yeryüzünden 10 km kadar yukarıda olmuştur. Patlamanın sebepleri hakkında spekülatif iddialar ileri sürülür. O sırada bir karadelik oluştuğu, ya da bir madde-antimadde çarpışması olduğu söylenir hatta bir UFO kazasıdır diyenler bile çıkar. Benim favorim bazı Rus uzmanlar’ın ürettiği teori, buna göre, dünyaya kıyameti getirecek büyüklükte bir meteor çarpmak üzereyken, dünyayı korumak isteyen ileri bir uygarlık tarafından çarpışma olmadan havada patlatılmışmış meğer. Diğer bir hoş iddia ise Nikola Tesla, keşfettiği “death ray” adlı bir silahı test ederken bu kazaya sebebiyet vermiş ve silahın yarattığı faciayı görünce silahı tekrar bulunmamak üzere yok etmiş.

Anlattığım olaylarla resimlerin hiç alakası yok tabiki, resimler ural gezisinde çekildi. Bu ural bölgesi garip olayların beşiği bir bölge. Zaten gezi boyunca bir gariplik olduğunu farketmiştim, garip garip sesler, açklanamayan olaylar falan filan. Şaka şaka gayet güzel ve keyifli bir geziydi tavsiye ediyorum.

8 Ocak 2009 Perşembe

1 Nisan Değil Ama...

Diyarbakır Valisi tarihin 1 Nisan olup olmadığını kontrol etmeme neden olan bir açıklama yapmış. Şaka mı dedirtti bana, ne yazık ki şaka değilmiş. DHA Diyarbakır bürosunu ziyaret eden Vali şu talihsiz açıklamaları yapmış;

"Kentte, ülke ekonomisine katkı sağlayan birçok sanayi şehrinden fazla elektrik enerjisi tüketildiğini, ancak bunun yüzde 64’ünün ’kaçak’ kullanıldığını söyledi.Bunun da sık sık arızalara ve elektrik kesintilerine neden olduğunu belirten Vali Mutlu, özellikle kaçak kullanımın yoğun olduğu semtlere ’ek trafolar’ kurularak arızaların önüne geçileceğini kaydetti. Mutlu, "70 trafo aldık. Kaçak elektriklerin yoğun kullanıldığı 15 mahalleye ek trafolar takılacak. Bunun yanında TEDAŞ’ın şu anda elektrik kesintileri için 6 santral operatörü bulunmakta, bunu da artırıyoruz. Kış mevsiminde TEDAŞ’ın gücünü özellikle aralık ayından bu yana artırdık. 50 kişilik yeni bir kadro da yarından (bugün) itibaren göreve başlayacak. Vatandaşa kesintisiz kaliteli elektrik hizmetini vermek zorundayız" dedi. Cezai işlem uygulanmasına rağmen kaçak elektrik kullanımının önüne geçemediklerini anlatan Mutlu, kaçak elektrik kullananları ’insaflı olmaya’ davet etti. "

Kimi neye davet ediyorsun ey sn. Vali? Devlet kaçak elektiriği önleyememiş, bide trafo takmak gibi başka çözümlere gidiyor. Bide kaçak elektrik kullananlara madalya takın tam olsun. Allah akıl fikir versin diyorum...

7 Ocak 2009 Çarşamba

İşte Bir Test

Küresel ısınma üzerine herkesn söyleyecek bi sözü vardır herhalda. Ama ne kadar biliyoruz küresel ısınmayı? işte size bir küresel ısınma testi, ben 10 üzerinden 8 yaptım. bakalım siz ne yapacaksınız.

Gıcık Mıyım? Bunu Zaman Gösterecek...

Benim vaktim olmadığı için çeviremedim ama ingilizce bilenler okuyabilirler. Veya hayrına birisi çevirirse o daha iyi olur. Özetle erkekler dis guzellige ve sumsukluge onem veriyorlarmis, kadinlar da paraya.

Bugün canım arkadaşım serra ile konuşuyordum da, bana blogda çok gıcık bir insanmış gibi yazdığımı ama aslında hiç öyle biri olmadığımı söyledi. Çok şaşırdım. Blogu okuyorda beni gıcık olarak düşünüyorsanız, bilin ki değilim. Serra öyle diyor:)

At Eti

Bu fotonun bizim kasaplarımızda asıldığını bir düşünsenize, olay olurdu herhalde. Hatta bir aralar bolca haber oluyordu at etinden sucuk yapılıyor, kasaplar at eti satıyor diye. Ne garip ki Fransa'da kasaplarda bu fotonun asılması gayet normal. Sörf yaparken şu ilginç sayfaya ulaştım. Fransızlar tam 28.5 milyon kilo, tüm dünyada ise 720 milyon kilo at eti tüketiliyormuş.

5 Ocak 2009 Pazartesi

Hey Gidi Günler Hey!!!

Bu resme arkadaşımın facebook daki bir albümünde rastladım. Anılara daldım hemen. Lise yılları boyunca çok sesli bir koroda koristtim, ama nedense konser esnasında çekilmiş hiç fotoğrafım yok. Ondan bu fotoğrafı görünce çok sevindim. Aynı albümde çok daha yakından çekilmiş resimlerime de rastladım. Koro yılları boyunca belkide hayatımın en güzel anlarından bazılarını yaşadım. O yıllardan hala çok güçlü arkadaşlıklar devam etmekte.

Peki fotoğrafın hikayesi ne? Hemen anlatayım; Yer:CSO(Cumhurbaşkanlığı Semfoni Orkestrası) salonu Yıl:1999 Lisenin son sınıfındayız. Üst üste 3 sene katıldığımız Sevda Cenap And Vakfı ve Polifonik Korolar Derneğinin düzenlediği Uluslararası Korolar Şenliğinde konser vermekteyiz. Repertuarımızda hatırladığım kadarıyla Muammer Sun'dan İzmir'in Dağları, Rus halk şarkısı korobuşka (ki tanıdığım hiçbir Rus böyle bir şarkıdan haberdar değil, ne hikmetse:)), şimdilerde çok popüler olan Laçin ve Donna Donna. Şenliğin birde yarışma bölümü var ki rakiplerimiz uluslararası birsürü ciddi koro. Neyse efendim İzmir'in Dağlarını öyle bir söyledik ki yarışmanın yabancı jürilerini bile ağlattık, ayakta alkışladılar. Ve yarışmanın sonunda en büyük ödül olan müzikal dinamikler ve müzikalite ödülünü kazanmıştık. Lisenin ilk yılında tenor olarak girdiğim korodan lise son sınıfta bariton olarak çıkmıştım:) Hala o günleri özlerim, ne günlerdi:)))