22 Aralık 2010 Çarşamba

GAP'in komik logosu

GAP 41 yıllık logosunu değiştirmişti. Yeni logosu gerçekten komik denecek kadar kötüydü. Bu konuda twitterda baya tepki gelince GAP logosunu geri çekip eski logoya dönmüş. Bu konuda beni çok güldüren bir blog açılmış. kendi gap logonu yapabiliyorsun. gapyourself


Bu arada bu konuyla ilgili şöyle bir dedikodu daha var GAP bunu bilerek yapmış. İnsanlara marka hakkında konuşacak birşeyler vermek ve reklam yapmak için yapmış deniliyor. Bana çok uzak gelmedi aslında, çünkü GAP gibi bi firmanın böyle uyduruk bir logo için 41 yıllık logosundan vazgeçmesi pek inandırıcı gelmiyor.

14 Kasım 2010 Pazar

La Flambee, Ankara












La Flambee, Ankara
Hafta sok. no:16 G.O.P
0 (312) 446 00 55

10 Kasım 2010 Çarşamba

Dikkat çekmek isterim..

Dikkatinizi aşağıda linkleriyle beraber yayımladığım haberlerin içeriklerine çekmek istiyorum.Bu linkler Türkiye'nin en çok okunan 2 haber sitesinin kendi istatistikleridir.Her an bu sitelere girip sizlerde sonuçları inceleyebilirsiniz.
Bu yazıyı yazmamın nedeni vatandaşın neleri okuduğunu,ilgilerini hangi konuların çektiğini,ne kadar bilinçli ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı tehditlerden tutunda bizzat bizleri, bireyler olarak etkileyen konulara ve olaylara karşı ne kadar hassas bir toplum olduğumuzu birde bu gözlükleri takarak görmenizdir.

Herzaman gerçeklerle yüzleşecek cesareti kendinizde bulup,o gerçeklerin size getirileriyle yaşamayı kabul etmeniz dileklerimle hoşçakalın...

Armağan


www.habertürk.com'da 10.10.2010 - 10.11.2010 tarihleri arasında en çok okunan haberler

http://www.haberturk.com/yasam/haber/560868-3-bin-yilda-bir-oluyor

http://www.magazin.haberturk.com/dunyadan/haber/559782-internet-alemini-yerinden-sarsan-fotograf

http://www.haberturk.com/yasam/haber/564144-inanilmaz-bayan-eleman-araniyor-ilani

http://www.ekonomi.haberturk.com/teknoloji/haber/566688-youtubedan-sok-aciklama

http://www.haberturk.com/polemik/haber/563768-cubbeli-ahmet-hoca-teke-tek-ozelde

www.habertürk.com'da 10.10.2010 - 10.11.2010 tarihleri arasında en çok yorumlanan haberler

http://www.htspor.com/futbol/haber/559622-yuhalanmayi-hak-etti-mi

http://www.haberturk.com/yasam/haber/570237-vahsetin-altindan-tecavuz-de-cikti

http://www.haberturk.com/yasam/haber/570137-buyuk-onder-ataturku-aniyoruz

http://www.haberturk.com/yasam/haber/570180-18-yasindaki-kiz-erkek-kacirdi

www.hurriyet.com.tr'de 10.10.2010 - 10.11.2010 tarihleri arasında en çok yorumlanan haberler

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16262596.asp

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16260606.asp

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/16256480.asp

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16259771.asp

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16260586.asp

www.hurriyet.com.tr'de 10.10.2010 - 10.11.2010 tarihleri arasında en çok okunan haberler

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16263926.asp?top=1

http://www.hurriyet.com.tr/magazin/magazinhatti/16253359.asp?top=1

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16256906.asp?top=1

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16260899.asp?top=1

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16259012.asp?top=1

1 Kasım 2010 Pazartesi

Yapmayacağım Birşey Daha

Bilgisayarım beni sürekli şu yazıyla uyarıyor. "Hata raporu gönderilsin mi". Hiç bu soruya evet seçneğini seçtiğim olmadı. Birini şikayet ediyormuş gibi hissediyorum. Yok kardeşim rapor falan gönderme şimdi birini işinden etmeyelim triplerine giriyorum. Ne kadar enteresan değil mi?

Hah...

27 Ekim 2010 Çarşamba

TURKCELL 3G VINN MODEM DENEYİMİM

3 gün önce Turkcell bayisinden bir Vınn modem aldım kendime:) Çok uzun zamandır beni taahhütlerle bağlamayacak,dilediğim zaman kullanabileceğim bir abonelik kampanyası arıyordum ki Turkcell in son kampanyası bir anda önüme çıktı.Bende fırsat bu fırsat dedim ve hemen aboneliğimi yaptırdım.Şu anda memleketimde,Elazığ'dayım. Küçük yaşlarımın hatrı sayılır kısmını geçirdiğim bu yerde,telefonun bile hepimize çok acayip bir olay gibi geldiği, internet denilen şeyin düşünü bile kurmanın anormal sayıldığı yıllardan sonra bugün 3G ile internet deneyimi yaşıyorum.Kiminize çok komik gelebilir, ne alakası var diyebilirsiniz ama benim için müthiş bir deneyim.Bu evde ve zamanında tek oyuncağımın tahta kağnım olduğu zamanlar aklıma geldiğinde bu deneyimden aldığım keyfi kelimelerle anlatamam.Bence çok faydalı bir olay olmuş bu 3G :)
Şu anda bağlanabileceğim en yüksek hız ile bağlanabiliyorum.Altyapı gayet başarılı.Buradan geçenlerde beni arayıp bant kaydı ile 15 yıllık üyeliğimi hayırlı eden Süreyya CİLİV (Türkcell Gen.Müd.) gıyabında tüm çalışanlarına teşekkürü bir borç bilirim.Umarım her kullandığım yerde aynı başarıyı sağlarsınız.

Bu arada Elçin'imi çok özledim daha yeni gelmeme rağmen:(

Yakında sizlerle buraların fotoğraflarını da paylaşacağım.Şimdilik bu kadar.

Hoşçakalın

Armağan

25 Ekim 2010 Pazartesi

En Güzel Yemek Kitapları

The Italian Cookery Course by Katie Caldesi :Rosi: New Indian Kitchen by Wineet Bhatia :
Plenty by Yotam Ottolenghi :
Pasties by Lindsay Bareham :

Meals in Heels by Jennifer Joyce :
Jamie Does.. Spain by Jamie Oliver :
I Love Macarons by Hisako Ogita :
How To Eat In by Adam Byatt :
Great Escape: Indian by Gordon Ramsay :
Great British Food by Canteen :
Gourmet Food for Fiver by Jason Atherton :
Gizzi's Kitchen Magic by Gizzi Erskine :
Eat Me! by Xanthe Milton :
Bourke Street Bakery by David McGuiness & Paul Allam :

Cox Cookies & Cake by Patrick Cox Soho London






13 Brewer Street, SohoLondon W1F 0RH, Tel: +44 (0)20 7434 0242

The Morning Lines, Eminönü Meydanı, İstanbul


24 Ekim 2010 Pazar

Herhangi Bir An...

Çocukken mutlu bir hayatın sırrını biliyordum. Kurallara göre oyna, okulda çok çalış. Okulda çok çalışırsan, alacağın ödül, daha çok okula gitmek olur. Daha çok okul bitince, hayatın sunduklarından alabileceğin kadarını alırsın. Bir iş, para ve bir gelecek. Daha fazlası için bitmek bilmeyen bir arzuyla dolu bir gelecek. İşte burada bunun için yaşıyorum. Benim mutlu hayatım. Bunu hiç sorgulamayanları kıskanıyorum.

Birde Henry Ward Beecher' de bir söz:

"Herhangi bir duygunun kalıcılığı bir dalganınkinden daha uzun değidir."

21 Ekim 2010 Perşembe

Gündem

Memleketimizin son durumu şöyle gözükmektedir;CHP türban meselesini daha önemli konular var iken gündeme getirip durdu ve sonunda YÖK sınavlarda türbana serbesti getirdi.MHP ne alakası var ise bu karmaşada Özal'ın ölümünün araştırılması için adeta yırtınıyor.N'oldu birdenbire de bıraktılar terör olaylarıyla ilgilenmeyi?Hayır konu Özal olmasa anlayacağım.AKP mi? Onlarda memleketi AB ye sokma telaşındalar halen ama olan oldu :) Ölecek bu yazık ya diyerek affedip,ev hapsini,bilmem kaç milyon TL lik devlete olan borcunu ömür boyu taksite bağlayıp son günlerini de "refah" içerisinde geçirsin dedikleri Erbakan hocaları adeta bi anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğdu v...e 84 yaşında talebelerinin karşısına dikildi.İlk sözü şu oldu:-Tıpkı 41 sene evvel Milli Nizam kongresindeki aynı heyecanı, şevki, coşkuyu burada bir kez daha gördük! Başına bela aldın RTE :)Ha bu arada bu memleketin bir de vatandaşları ver değil mi? Onlarında her zaman ki gibi beyinleri bu karmaşada uyuştu ve ne olup bittiğinin farkında bile değiller!

Sevgi ve saygılarımla

Armağan

Bu arada hoşbulduk:)

18 Ekim 2010 Pazartesi

Ayşe Arman goes to the Pakistan

Bugün hurriyette ayşe armanın yazısını okudum. Selde 21 milyon insanın evsiz kaldığı ölen bebekleri koyacak mezar bulamadıkları gibi son derece üzücü şeyler yazıyordu. Ama dikkatimi çeken bir ilginç şey vardı ki insana bu nasıl iş dedirtiyordu. Haberin fotoğraflarında ayşe arman sanki turistik geziye çıkmış, süslenmiş püslenmiş, başındaki şalı bile bir oyana bir buyana atarak fotoğraflar çektirmiş. Çocukların önünde arkasında gülerek bir kadına elini uzatırken yani bilimum turistik fotoğraf teknikleri kullanılmış. Fotoğrafları gören ayşe armanı yeni benazir butto olacak sanar. Seçim kampanyası fotoğrafları bu kadar reklam kokamazdı herhalde. Madem bu kadar üzüldün e be kadın ne demeye ne kadar sersefil olmuş çoluk çocuk varsa onları toplayıp önlerinde sırıta sırıta fotoğraf çektiriyorsun. Amacın bize pakistandaki felaketi ve sefaleti göstermekse hiç olmamış. Benim gördüğüm tek şey pakistanda gezmeye gitmiş ayşe arman. keşke fotoğraf kullanmasaydın veya o gazetede zeki biri çıkıp bu fotoğraflar olmaz siz naaptınız ya deseymiş.

Kime Hizmet Ediyorsan O'sun.

Fatih altaylının geçen hafta habertürk gazetesind eyazdığı bir yazı çok rahatsız etti beni. Tv de tek izlediğim dizi olan Kurtlar Vadisi dizisinin yayından kaldırılmasını istiyordu yazısında. Gerekçeside oldukça komik. Neymiş efendim diziler insanları çok etkilermiş fii tarihinde yayınlanan bir basketbol dizisinden Türkiyede basketbol sevilmiş falan filan. Bu dizide insanları mafyaya şiddete yönlendiriyormuş. Ülkeler ve halklar arasında düşmanlığı tetikliyormuş. Fatih altaylının Kurtlar Vadisini hiç izlemediği çok ortada. Bu dizi insanları yönledirse yönlendirse vatanını sevmek, arkadaşlarını satmamak gibi güzel şeylere yönlendirebilir. Çünkü dizinin ana karakteri böyle bir karakter. Hem bu mantıkla yaklaşırsak Türkiyede dizi yayınlanmaması lazım. Benim izlediğim ve sevdiğim bir dizi bile yokken hiçbirinin yayından kaldırılmasını istemiyorum. Ben sevmiyorum diye bu dizilerin yayından kaldırılmasını istemem komik olurdu. Bu mantıkla hareket edecek olsak Türkiyede yabancı dizi ve film yayını yapamaz hale bile gelirdik herhalde. Amerikan filmlerinin neredeyse tümü Amerikalılar dışında ki herkesden nefret etmemize bizi yönlendirmiyor mu sanki. Ve amerikalıların yenilmez olduğunu bilinçaltıma işlemiyor mu. Şöyle bir düşünün bakalım dünyada hangi millet ve ülkeleri sevmiyorsunuz ve bunlarla derdiniz nedir? Hiçbir derdiniz olmadığı halde böyle bir hisse kapılıyorsanız nedeni Amerikan film sektörüdür. Bütün Amerikan filmlerini yasaklayalım. Fatih Altaylı gibi konuştum değil mi. Evet öyle oldu ama benimn asıl düşüncem şu: Bırakınız yapsınlar, bırakınız izlesinler. Aklı olan yönlendirmelere gelmez. Bu regülasyon mantığıyla hayat geçmez. sonunda paranoyak olursun herşeyin altında birşey ararsın.

Ye Ye Ye

Bugün izlediğim bir filmde hayattan sıkılan bir kadın onu seven kocasından ayrılıyor ve çıkıyor yola. önce italya sonra hindistan en sonda baliye gidiyor. Bu kadının maceralarını oluşturuyor film. Aynı olaylar bir erkeğin başına gelse birden karar verip çıkıp gitse mesela bir film olmazdı herhalde. Bir erkeğin hayatının bir şekilde film olması için kahramanlıklar yapması, uçması, kaçması, çok zengin olması veya çok çok çok ekstrem bir yaşamı olması lazım. Ama bu kadınlar için böyle değil. Bir karar veriyor kadın çıkıyor yola çok enteresan bir hikaye çıkıyor. Bir erkek için bu çok rutin zaten erkekler böyle kararları çok kolay verirler. Ama canları istemediği için dururlar öylece yerlerinde.

Hem erkeklerin yazdığı bloglar da çok sıkıcıdır mesela. Bir kız blogunda kendi saçma sapan hayatından uzun uzun bahseder veya tüm türkiyeyle cinsel hayatından bahsederse çok okunabilir ama bir erkek bu konularda yazarsa sadece kendi kendini okur herhalde. Bir erkeğin hertürlü şaklabanlığı yapması çok çok önemli konularda yazması lazım ki okunsun. Öyle bloggerlar var ki adamların ne kariyerleri ne hayatları varda azıcık fazla okunmak ilgi çekmek adına ne şaklaban şaklaban şeyler yazıyorlar. Bakın hiç düşündünüz mü neden komedyenler veya komik insanlar hep erkek. Çünkü erkeklerin ilgi çekmek, kalabalıklar içinde fark edilmek için etrafındakileri güldürmesi hemde çok güldürmesi gerekir. Bir kadınınsa kırmızı bir ruj sürmesi yeter. Kadın rahat ne demeye komik olmaya çalışsın, komik olmak çaba ister. Çok düşünmek çok izlemek gerek.

Neyse konu başka yerlere gitti, uzadı. İzlediğim filmin adını yazmayı unutmayayım bu arada. Eat Pray Love. Filme gitmeden imdb puanına bakmıştım, şuan itibariyle 4,5. Bu kadar kötü puana rağmen yinede gidip izledim. bana kalırsa 8 üstünü hakediyor. Ama nasıl olduda bu kadar düşük kaldı anlamadım. Demek imdb ye her zaman güven olmuyor. Bakın demek banada bir kadının böyle bir serüveni enteresan gelmiş.

8 Ekim 2010 Cuma

rastlantı ...

Tam kepengi indirme kararı aldığım sırada (Hayata küs - durumu) karşıda bekleyen iki kişiye gözüm ilişti. Görünce elim kepenk için uzandığı yerden geri indi.Yanlarına gittiğimde 'Selam ben benim,ya siz?' deme ihtiyacıni hiç hissetmedim.Sanki ezelden beridir ara vermemişçesine muhabbetimiz varmış gibiydi.Aynını hissetmiş olacaklar ki onlar da sormadı 'ya sen?' diye. Hemşonun orta okul ve liseden eski ahbaplarıydı ikisi de.Zat-ı muhterem aldı-getirdi-karşıma koydu eski ahbaplarını.İyi de yaptı.Dedim ya tam şartelleri kapatmış, tüm fişleri çekmiş, kepengi indirmek üzereydim bir daha açmamacasına.Yani tam ipleri kökten salmak üzereydim ki rastlaştık ve bir girdik dükkana o gün bugündür daha da muhabbet ediyoruz.
Hemşo iyi dosttur.Hiçbir yanlışını görmedim bugüne kadar.sağlam severim kendisini.Ama o günden sonra bir de teşekkür borçluyum ona dükkanı kapattırmadığı için (Hayatla barış - durumu). Eyvallah !

Hemşo : Armağan kardeş
O gün tanışılmış iki eski-dost : Ömer , Ulaş


Serkan ...

3 Temmuz 2010 Cumartesi

O sensin...

Carlatti ismindeİtalyan bir ressam var. Güzelliği şöyle tanımlamış. Bir araya gelen parçaların başka bir şey eklenmesine gerek kalmadan kusursuzca çalışması olduğunu söylemiş. Bir şey ayırmadan veya değiştirmeden. O sensin, güzel olan sensin aşkım.

sosisli siparişi veren zen ustası

sosisli sandviç siparişi veren zen ustasının fıkrasını bilirmisiniz?

İçinde herşey olsun demiş.

3 Haziran 2010 Perşembe

Gerginliğe En Güzel Yaklaşım

Bu hafta meydana gelen İsrail-Türkiye gerginliği nedeniyle tüm dünya gazetelerinin baş yazılarında hep bu olaya yer verildi. Takip edebildiğim kadarını okudum. Ve şimdiye kadar hem Türkiye'de hemde dünyanın diğer gazetelerinde en sağduyulu ve olaya en güzel yaklaşanın The Boston Globe'dan Stephen Kinzer'in köşe yazısı olduğunu gördüm. Olduğu gibi yayınlıyorum.

"Türkiye yabancı bir ordu vatandaşlarına saldırırken sakin ve güleryüzlü bir biçimde hayatına devam edemez. Fakat gemi krizine aşırı tepki vermek Türkiye'nin kendi emellerini tehlikeye atarTürkiye’yle İsrail arasında zayıflayan dostluk, İsrail’in Gazze’ye yardım malzemesi taşıyan bir eylemci filosuna düzenlediği saldırıyla daha da sarsıldı. Eylemcilerin yarıdan fazlası Türk’tü. Türkler filoyu dikkatle izliyordu ve hikâye hiç kimsenin beklemediği kadar şiddetli bir dönemece girince dehşete düştüler.Gazez bu iki eski ortak arasındaki ilişkileri ilk kez alevlendirmiyor. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan İsrail’le Suriye arasında gizli bir barış sürecine aracılık etmiş, bu süreç İsrail’in Gazze istilasıyla kesilmiş ve Erdoğan şahsen ihanete uğradığını hissetmişti. İstilayı öfkeyle bir soykırım eylemi olarak nitelemişti. Geçen yılki Davos konferansında da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’le Gazze üzerine tartışmış ve öfkeyle sahneyi terk etmişti. Onu eve dönüşünde coşkulu kalabalıklar karşılamış ve bir gecede Arap dünyasında kahraman haline gelmişti.Türkiye ocakta, bir İsrail yetkilisinin aşağıladığı elçisini çekmişti. Büyükelçi sonra görevine geri döndü, fakat Gazze filosuna yönelik saldırının ardından yeniden geri çağırıldı. O eve döndüğünde öfkeli Türkler de sokaklara akıyordu. Türkiye’deki İsrail karşıtı duygular yoğun; bu duygular, iki yıldır Gazze’den gelen görüntülerle besleniyor ve fiyo baskınıyla bir anda ateşlendiler.Türkiye bugün Ortadoğu’da, hiç olmadığı kadar saygı görüyor. Doğru koşullarda, İsrail’le düşmanları arasında kilit arabulucu haline gelebilir. Bu son rezalete İsrail’le ilişkileri fazlasıyla kesin bir biçimde keserek yanıt vermek, Türkiye’nin bölgenin umutsuzca ihtiyaç duyduğu türden tarafsız bir arabulucu olarak görev yapmasını daha da zorlaştıracaktır. Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri eskiye dayanır ve Türklerle Yahudiler arasındaki dostluk da tarihidir.Bugünün Edirne’si olan Adrinople’ın hahamı 1454’te, zulüm gören Avrupalı Yahudilere “Türkiye, herşeyin olduğu bir memleket” diye yazmıştı. 16 yıl sonra, Osmanlı kapıları Bavyera’dan sınırdışı edilen Yahudilere açılmıştı. 150 binden fazla Yahudi 1492’de İspanya’dan buraya geldi. 17. yüzyılda, dünya Yahudilerinin çoğu Osmanlı yönetiminde güven içinde yaşıyordu. Hitler Yahudi profesörleri Alman üniversitelerinden attığında, onlara ne ABD ne de Avrupa ülkeleri sığınma hakkı verdi; Atatürk 200’den fazlasını kabul etti ve onlar da yeni kurulan İstanbul Üniversitesi’nin kabiliyetli çekirdeğini oluşturdular.Türkiye İsrail’i kuruluşundan kısa süre sonra tanıdı ve kısmen Araplara yönelik ortak antipatiden dolayı, iki devlet işbirliği yapmaya başladı. Daha yakın zamanda, iki ülkenin yıllık ticareti milyar dolar seviyesine çıktı. Bu sicildeki tek ciddi engel, Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sırasında, kısmen Yahudi ailelerin dürüst yollardan kazandığı serveti azaltmanın bir yolu olarak dayatılan Varlık Vergisi’ydi. Fakat bu istisna dışında, Türk-Yahudi ilişkileri yüzyıllar boyu sıcaktı.İsrail askerlerinin Türk sivillere açık denizde saldırdığına dair haberler Türkleri doğal olarak öfkelendirdi. Fakat protestolarının hissiyatının politikayı etkilemesine izin vermek Türkiye’nin çıkarlarına zarar verir. Türkiye’nin geleceğini en iyi şekilde güvence altına alacak şey sakin bir Ortadoğu. Bu hedefe de İsrail’in işbirliğinin yokluğunda ulaşılamaz.Şaşırtı biçimde, İsrail’le İran’ın dünyayı benzer ikilemlerde bıraktığı söylenebilir. İkisi de haydut devletler, hatta parya olarak görülüyorlar. İkisinin de davranışları kendilerine çok sayıda düşman kazandırdı. Birini veya diğerini, veya her ikisini cezalandırma içgüdüsü anlaşılır. Fakat hem İsrail’in hem de İran’ın işbirliğinin yokluğunda, Ortadoğu’da acil barış hedefinde ilerleme kaydedilemeyecektir. İsrail ve İran’ı tehdit etmek ve yaptırım dayatmak duyguları sakinleştirebilir, fakat ihtirasları sakinleştirmek yerine derinleştirir.Türkiye, yabancı bir ordunun askerleri vatandaşlarına saldırırken sakin ve güleryüzlü bir şekilde hayatına devam edemez. Ülkenin ulusal vicdanı, Gazze ambargosunun yoğunluğu ve pazartesi günkü olayın şiddeti nedeniyle şoka uğradı. Fakat aşırı tepki, bölgeye 50 yıldır iyi hizmet veren ve cezbedici fırsatlar taşıyan Türk-İsrail eksenini daha da zayıflatır."

Stephen Kinzer - The Boston Globe

Not: Şunuda belirtmeden edemeyeceğim dünyada okuduğum tüm gazete köşe yazılarında İsrail'in filoya saldırısından çok Gazze ablukasının konu edilmesiydi. Yola çıkan bu filo amacına ulaşmıştır bence. Oraya gidecek yardımlardan çok daha fazlası olmuş ve Gazze ablukası tüm dünyada konuşulur olmuştur. Son olarakda bu abluka kaldırılabilirse uluslararası kamu vicdanı sayesinde ölenlerde boşuna ölmüş olmazlar.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Sonunda Mars'ı da Isıttık

NASA mühendislerine göre Mars'ta dünyada meydana gelenden daha vahim ve hızlı bir küresel ısınma meydana geliyormuş. Son 30 yıl içinde ortalama sıcaklık 0.65 derece artmış. Bu rakam dünyada ise son 100 yılda 0.75 derece. Bu habere küresel ısınmanın insanların aktiviteleri nedeniyle meydana geldiğini savunan bilim adamlarının ne tepki vereceğini merak ediyorum. Muhtemelen Mars'da ki ısınmanında bizim yüzümüzden meydana geldiğini savunacaklardır. Neyse ki daha akıllıca sonuçlara varabilecek bir çok bilim adamı daha var. Onlara göreyse dünyada ki ve marsda ki ısınmanın nedeni güneşte son yıllarda meydana gelen anormal aktiviteler.

Sosyal mecradan fener geyikleri

Öncelikle fenerbahçeye beni bugün bu kadar güldürdüğü için teşekkür etmek istiyorum. Yurdumun yaratıcı insanları öyle süper geyikle bulmuşlar ki dün geceki fener hezimetinden sonra, bütün gün bunlara güldüm. Face ve Twitter'dan bazı örnekler.

Konuyla ilgili Aziz Yıldırım açıklama yapmış: Biz Barcelona'nın şampiyonluğuna seviniyorduk!

fenerbahçe klubunden açıklama bundan sonra maç sonucunu parmak işaretiyle yada dumanla değilde teknoloji ile öğreneceğiz...

Dün gece hiç tanımadığım bir Fenerliye; sırf 2 dakika sevinsin diye, usulca sokulup, Bursa berabare kalmış dedim

uludağ gazozundan çıkan şifreyi AZİZE yaz 1907 ye gönder.şampiyonluk sana kapak olsun..

Atkı 19,95 TL, forma 89 TL, maç bileti 100 TL, Fener'in ŞAKAdan şampiyonluk sevinci paha biçilemez...

Kupa mı? Ne kupası? Kupa ne arar la Fener'de..?

16 Mayıs 2010 Pazar

Güne Özel Atasözleri

İntikam soğuk yenen bir yemektir.

Son gülen iyi güler.

Dereyi görmeden paçayı sıvamayacaksın.

Sap döner keser döner gün gelir hesap döner.

Bugün Trabzonlu olduğum için bir kez daha gurur duydum bu ülkede namuslu ve dürüst insanlarında hala var olduğunu hepimize kanıtladı. Son bir aydır satın almadan kazandığı tek maç yokken fenerin bu son maç çok güzel tokat oldu fenere.

Ayrıca yinede tüm fenerlilere geçmiş olsun.

13 Mart 2010 Cumartesi

Cihangir'de Bir Gün

Öncelikle şunu söyleyeyim sonunda bu susam sokağını buldum - resimde görüldüğü üzere-. Bu ismi beyoğlu belediyesi TV programından önce mi vermişti sonra mı vermişti bilmiyorum ama görünce hoşuma gitti.
Cihangir'de susam sokağından başka birde hamburgerci var ki ondan da bahsetmeden edemeyeceğim. Adı Fol uzun hali ise Fol in Love. Menüsünde bisürü hamburger var, hatta Amerika'da bu kadar hamburger yapan yer bulamazsınız. Ben mini burgerleri denedim, 6 tanesi 2 kişiye yetiyor. Mini burgerlerimi yerkende diğer masalara giden çeşit çeşit hamburgerlerde gözüm kaldı. Bir küçük ve sade bir yer ama amacına sonuna kadar hizmet eden tam bir burgerci olmuş. Adresi ise Cihangir caddesi 16/A. Cihangire gidip bir türlü cihangir caddesini bulamamız haricinde gayet güzeldi bugün. Uzun uzun aramalarımızdan sonra Armağanın aklına telefondaki gps geldi ve zorda olsa bulduk caddeyi. Çok enteresan ama cihangirde kimse cihangir caddesinin yerini bilmiyor. Fol'dan çıkıp kızılkayalarda ıslak hamburger yememiz tamamen armağanın suçu, böyle mükemmel lezzetlerden sonra ıslak hamburger biraz tatsız oldu ama işte bugünde böyle hamburgerle geçmiş oldu.

Aslında bugün cihangirde başlamadı. CNR da ki güneş enerjisi fuarıyla başladı gün ve çok ilginç bazı bilgiler öğrendim Almanlardan bu bilgileri paylaşayım istedim. Toplam elektrik tüketiminde aydınlatmaya ayrılan pay kuzey amerikada %20 asyada %20 AB de %16 Almanya'da %10 imiş. Avrupa'nın tamamının enerji tasarruflu lambalara geçmesiyle yılda %60 oranında enerji tasarrufu sağlanabilecekmiş. Ve bununla birlikte iklime zarar veren CO2 emisyonlarının yaklaşık 24 megaton oranında azalmasının mümkün olduğu düşünülüyormuş. Böyle bir imkan varken hala harekete geçmeyen hükümetlerin küresel ısınma konusunda samimiyetsiz dvrandıklarını düşünüyorum. Bu tasarruflu lambalara geçmek çok zor olmamalı herhalde.