26 Kasım 2014 Çarşamba

Kelimelerin Kökeni

Bir kelimelerin kökeni yazısıyla daha birlikteyiz. Şaka şaka ilk defa yazıyorum kelimelerin kökenini. Kelimelerimiz kahvaltı ve breakfast. İki kelimenin de Türkçe ve İngilizcede anlamları aynı. Kökenlerine gelirsek. Breakfast iki kelimenin; yani break ve fast kelimelerinin birleşiminden oluşmakta. Break kırmak fast ise oruç demek. Yani Oruçkırmak, orucu sonlandırmak manasındadır. Akşam yemeğinden sonra sabaha kadar bir daha bir şey yememek oruç ise sabah kahvaltısıyla bu orucu kırmış oluyorsunuz. Gel gelelim kahvaltı kelimesine. Kahvaltıda kahve ve altı kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Sabah kahvesinden önce yenilen bir şeyler manasında dilimize yerleşmiş. Düşünsenize ecdadımız her sabah kahvesini içermiş, böyle bir geleneği varmış. Sabah yediği yemeği bile kahvesinden önce midesine bir şeyler girsin diye yermiş. Nasıl bir uyanıklık seviyesidir, yüzyıllar öncesinde güne kahve içmeden başlamayan bir millet. Şimdi sen bu milletin elinden kahveyi alıp eline çay veriyorsun. Çayın en büyük etkilerinden biri rahatlama, gevşeme ve tansiyonu düşürmesidir. Çok ileri düzey uyanıklık halinden derin bir uyku haline geçmesine neden olmuş tabi ülkemin bünyesinde. Şöyle bir bakarsanız kahvenin osmanlı eliyle avrupaya girmesiyle avrupanın yükselişe başlaması aynı döneme denk gelmektedir. Sen adamları uyandır, sonra kendin derin bir uykuya geç. Karadan gemileri yürütme fikri bu milletten nasıl çıktı sanıyorsun, herkesin elinde birer fincan kahve olduğu bir beyin fırtınasında tabi. Neyse efendim bu kahve olayı önemli, biran önce devletin buna müdahale etmesi gerekiyor. İçi boşaltılan kahvehane kültürünün yeniden canlandırılması biran önce devlet eliyle yapılmalı.

Şimdi durumu daha iyi anlayabilmeniz için size iki fotoğraf göstereceğim. Fotoğraflardan ilki 1905 İstanbulu diğeri ise 2000 ler Türkiye'si. Gerisini düşünmeyi size bırakıyorum.


23 Kasım 2014 Pazar

Otel: Dar Hi, Nefta, Tunus

Dar Hi
Quartier Ezzaouia, 2240 Nefta, Tunisie, Tel: 00 216 76 432 779
Designed by Matali Crasset

28 Ekim 2014 Salı

Gerçekten Bir Çözüm Sürecinde miyiz?

YÖK'ün Türkiye genelinde üniversitelerde yüksek lisans ve doktora tezlerine ulaşabileceğiniz bir web sitesi var. Adresi tez.yok.gov.tr . Türkiye'de son yıllarda kürt sorunuyla ilgili girilen çözüm süreci sonrasında bu siteye girip Türkiye'de kürt sorunuyla ilgili kaç tane tez yazılmış bakayım istedim. Bir çözüm sürecinden bahsediyorsak pek tabi ki ülkenin üniversitelerinin de bu konuda çalışmalar yaptıklarını düşündüm. Arama yaptırdığımda ülkenin kurulduğu günden beri var olan gelişmesinin ve ilerlemesinin önündeki belkide en önemli engel  bu konu hakkında, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az tez olduğunu gördüm. Kürt-Ermeni ilişkileri, Kürt-Avrupa Birliği ilişkileri gibi pek çok konuda konu bulunmasına rağmen, kürt sorununa akademik bazda çözüm sunan bir tane teze rastlamadım. Sorundan bahseden birkaç tez olmasına rağmen evet bir çözüm sunan tek bir tez bile yoktu.

Sizce de çözüm sürecinin bu kadar konuşulduğu ve gerçekten bu sorunun sonunda çözüleceğinin şiddetle inanmamızın istendiği bir dönemde bu sorunu tarihsel perspektiflerde inceleyecek, bu güne kadar yapılan çözüm girişimlerinin neden başarısız olduğunu irdeleyecek ve günümüz dünyasında insan üstü toplum bilincine uygun bilimsel ve akademik çözümlerin sunulmaması bende yine kandırıldığımız ve bu sorunun yine çözülmeyeceği hissi uyandırıyor.

Tez arama sitesinde ki taramalarımda dünyanın başka ülkelerinin başlarına bela olan bir çok terör örgütüyle ilgili çok daha fazla tez buldum. Bu da gerçekten ilginç bir durum.

27 Ekim 2014 Pazartesi

Şehir Hakkı

Dünyanın önde gelen Sosyal kuramcılarından prof. dr. David Harvey "Asi Şehirler" kitabının 218. sayfasında şöyle diyor;
"Asıl sorun ise içinde yaşadığımız toplumda bizzat kapitalizmin iyiden iyiye vahşi bir hal almış oluşudur. Vahşi siyasetçiler harcamalarda usülsüzlükler yapar, vahşi bankacılar hazine kasasında kalan ne varsa soyup soğana çevirir; şirket yöneticileri, hedge fonu yöneticileri, girişim sermayesi dehaları dünyanın servetini yağma eder; telefon ve kredi kartı şirketleri hepimize ne idiğü belirsiz birtakım ücretler fatura eder; büyük şirketler ve zenginler vergi ödemediği gibi, bir yandan da kamu finansmanının merasında otlanır; esnaf herkesi kazıklar; dolandırıcılar ve göz boyama üstatları ise şirketler ve siyasiler aleminin en üst kademelerinde üçkağıt çevirmektedir.

Kitlesel mülksüzleştirme, göz göre göre soygunculuğa varan -bilhassa da yokulları ve mağdurları, eğitimsiz ve hukuki korumadan yoksun kesimleri hedef alan- akbaba taktikleri üzerine kurulu bir siyasal iktisat, oyunun kuralı haline gelmiş durumdadır. Dürüst bir sermayedar, bankacı, siyasetçi, esnaf veya dürüst bir polis amiri bulunabileceğine hala inanan kaldı mı? Evet, böyle kişiler var. Fakat geri kalan herkesin aptal gözüyle baktığı bir azınlık durumundalar. Kafanı kullan. Kolay yoldan para kazan. Dolandır, çal! Yakalanma ihtimali düşük. Her halikülarda şahsi serveti şirket yolsuzluğunun bedellerinden uzak tutmanın bir sürü yolu var.

Söylediklerim şaşırtıcı gelebilir. Çoğumuz bunu görmüyor çünkü görmek istemiyor. Tabii ki hiçbir siyasetçi bunları söylemeye cüret edemiyor, basın ise bunları sırf dile getiren kişiyi zora sokmak için yayımlıyor. Tahminimce bir sokak ayaklanmasına katılan herkes dediklerimden tam anlamıyla haberdardır. Onlar herkesin yapmakta olduğunundan farklı bir şey yapmıyorlar, sadece bunu daha bariz ve göze batacak şekilde, sokakta yapıyorlar. Şirket sermayesinin gezegenimize yapıp ettiği şeyleri onlar Londra'nın sokaklarında taklit ediyorlar. Kapitalizmin bünyevi oalrak vahşi güdülerinin (savunucuları buna mahcup bir ifadeyle "hayvanca ruhu" adını vermişti) Thatcherism'le birlikte zincirlerinden boşanmasından bu yana, bunları dizginleyecek hiçbir şey olmadı. Fütursuz bir "arazi için orman yakma" anlayışı bugün hemen her yerde yöneten sınıfın apaçık şiarı haline gelmiş durumda.

İçinde yaşadığımız yeni normallik durumu budur. Bundan sonraki büyük sorgulama görevinin ele alması gereken budur. Yalnızca isyancılar değil, herkes hesap vermelidir. Vahşi kapitalizm insanlığa karşı, doğaya karşı suçlarından ötürü yargılanmalıdır."

Kitabın tamamı için metis yayınları david harvey asi şehirler şehir ve kensel devrime doğru


Kaç Fincan Kahve İçersen Kafein Zehirlenmesinden Ölürsün..

Araştırmalar gösteriyor ki bir insan günde 14000 miligram ve üzeri miktarda kafein alırsa kafein zehirlenmesi nedeniyle ölmesi yüksek ihtimal dahilindedir. Bu miktar kafeini bir günde alabilmeniz için 140 bardak kahve içmeniz gerekiyor. Bu da pek mümkün olamayacağı için rahat rahat kahvenizi için bence.

26 Ekim 2014 Pazar

Kahve Hakkında Bilmediğiniz 20 Şey...

1- Kahve kelimesin arapça şarap manasına gelmektedir.
2- Kelime olarak coffe yani kahve orjinalinde arapça qahva yani şarap kelimesidir
3- Kahve çekirdekleri kahve meyvesinin içinde büyür.
4- Starbucks kahve kalite experleri en iyi kahveyi bulmak için yılda 250000 fincan kahve içiyor.
5- Resimde bir kahve meyvesinin içini görüyorsunuz. Her meyvenin içinde 2 adet çekirdek bulunmakta. Bir kilo kavrulmuş çekirdek 4000 adet kahve çekirdeğinden oluşmaktadır.
6-Efsaneye göre etiyopyalı bir çoban keçilerinin yediği bir kırmızı meyveden sonra son derece enerjik davranması sonucu kahvenin keşfedildiği söylenir.
7- Kafeini çıkarılmış kahve (decaf) yinede %1-2 oranında kafein içerir.
8-Amerika'da kahvenin yayılması ingiliz kolonilerinin ağır çay vergileri getirmelerine tepki olarak gerçekleşmiştir.
9- Kahve ile resim yapabilirsiniz.
10- Espresso veya Türk Kahvesi bir çeşit kahve çekirdeği türü değildir. Yalnızca kahvenin yapılış tekniğinin farklı olması ve kavrulma tekniklerinin farklılıkları sonucu bu isimleri almıştır.
11- Bach kahve bağımlılığı hakkında "The Coffee Cantata" adında bir minyatür komik opera yazmıştır.
12-İnstant kahve George Washington tarafından icat edilmiştir. Tabi başkan olan değil, Belçikalı bir mucit olan George Washington Guatemala'da yaşadığı dönemde instant kahve fikrini hayata geçirmiştir.
13- Dünya genelinde 50 tür kahve çekirdeği bulunmaktadır. Ama yalnızca arabica ve robusta adında ki iki çeşitinin ticareti yapılmaktadır.
14- Fransız filozof ve yazar Voltaire kahveyi o kadar seviyordu ki günde ortalama 50 fincan kahve içiyordu.
15- Brazilya dünyada en fazla kahve üreten ülkedir.
16- Dünyada en çok kahve tüketen ülke Amerika'dır. İkinci Brezilya üçüncü ise Japonya'dır.
17- Hiçbirşey eklenmemiş bir fincan siyah kahve hiç kalori içermez.
18- Kahve dünyada en fazla ticareti yapılan ikinci ticari üründür. En fazla ticareti yapılan ürün ise petroldür.
19- Her yıl yapılan dünya barista şampiyonası adında bir şampiyona bulunmaktadır.
20- Starbucks'da 87000'den fazla espresso içecek kombinasyonu bulunmaktadır.

27 Kasım 2012 Salı

Erkek ve Kızlar Arasındaki Farklar -1

1-Sabun için tek bir kelimemiz var
2- Mumlarımız yoktur
3- El işlemeleri satan dükkânda değerli bir tek şey görmüşlüğümüz yoktur
4- Ünlülerin giyinik fotoğraflarıyla dolu dergilerimiz yoktur!:D
5- Sohbet ederken birimiz konuşur, diğerleri dinler!
6- Değişiklik olsun diye saç kestirecek kadar sıkıldığımız ve insanüstü bir ümitsizliğe düştüğümüz olmamıştır
7- Takılar ve bitki yağları gibi sıkıcı şeylere heyecanlanmayı bilmeyiz.

25 Kasım 2012 Pazar

Kuzey En Kuzey - Çevre 2

Kuzey kutbunda çalıştığım süre boyunca gördüğüm fakat Türkiye'ye döndüğümden beri yazma fırsatım olmayan bir konuyu geçen çevreyle ilgili bir yazı yazınca yazmaya karar verdim. Kuzey kutbunda çalıştığım süre boyunca kuzey buz denizinde gitme fırsatım oldu. Küresel ısınma nedeniyle yılın bir ayı buzlar eridiği için gemiyle yolculuk rahatlıkla yapılabiliyor. 2030-2045 yılları arasında yılın 3-4 ayına kadar çıkacakmış bu buzsuz dönem. Buzların erimesi nedeniyle kuzey buz Denizi'de gemilerin transit geçiş yolu olmuş. Bu kuzey buz Denizi'nin kirlenmesi açısından çok önemli. Ayrıca Rusya da öğrendiğim kadarıyla dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 25 i kuzey kutbunda bulunuyormuş. Buzların erimesiyle sondaj gemileri bu bölgelere gidebilip araştırma yapabiliyorlar. Bu insanın aklına Meksika Körfezi'nde ki gibi bir facia olması durumunda günümüz teknolojisinin ve bölgenin uzaklığınızda dikkate alırsak müdahale mümkün mü sorusunu getiriyor. Bunu sorduğum kişiler bunun mümkün görünmediğini söylemişlerdi. Çok uzak görünsede meydana geldiğinde dünya için bir daha dönüşü ve telafisi olmayacak bir faciayla karşı karşıya olduğumuzu söylemek istedim. O kadar.


Fakında Olmadığımız Tehlike - Çevre 1

Bugün her yıl Tunus büyüklüğünde bir ormanın kağıt üretilmek için yok edildiğini öğrendim. Bu beni çok şaşırttı. Çünkü dijital çağla birlikte kağıt tüketiminin iyice azaldığını düşünmüştüm hep. Biraz araştırma yaptım ve bunun tam tersi olduğunu gördüm. Hesaba katmadığım dijital çağla birlikte yazıcılarında son derece hızlı çıktı alabildikleriydi. Birde insanların dijital verilere hala çok güvenememeleri ve bir yazılı çıktı kopya bulundurma alışkanlıkları bunda etkili olsa gerek. Kağıt üretiminde ağaçların liflerinden ayrıştırılma denen aşamasında çok enerji ve soğurmadada çok su kullanılıyormuş. Buda kirlenen hava ve su demek oluyor. Neyse ki geri dönüşümde bu oranların 5 ve 10 da biri kadar bir enerji ve su kullanılıyormuş. Kağıtları atarken geri dönüşüm kutularına atmaya dikkat ederdim ama bunları okuduktan sonra daha çok dikkat eder oldum. Tabi benim dikkat etmem ne kadar önemli olur bilmem, ulusal ve uluslararası seferberlik olmalı bu konuda. Araştırırken Robinwood adında bir örgüte rastladım. Bu örgüt kağıtlarda kimyasal analizler yapıp dünyanın hangi bölgesinden kesilen ağaçlarla kağıt yapıldığını buluyormuş. Avrupa'da yaptıkları araştırmalarda çok ilginç ve bir o kadar rahatsız edici sonuçlar bulmuşlar. Almanya'daki bir çok kağıdın tropik yağmur ormanlarından kesildiğini tespit etmişler. Bu son derece ürkütücü benim için. Çok daha ilginci ise kağıt üreten bazı firmaların bilimkurgu filmlerinde görebileceğimiz yöntemlerle kağıt üretmeye başlaması. Ağaçların genleriyle oynayarak ahşabın içinde doğal olarak bulunan ve ona sertlik veren lignin denen maddenin aynı zamanda kağıda sarı renk vermesinden ötürü bu maddenin bulunmadığı genetiğine oynanmış ağaçlar üretmeye başlamışlar. Bunu yapan firmanın sloganı ise şu " Düyanın daha fazla ağaçta değil daha kullanışlı ağaca ihtiyacı var." Küstahlığa bak. İnsanoğlunun tamamını ve yaşamı etkileyecek bir konuda kendi kendilerine karar vermeleri yetmezmiş gibi birde böyle aptalca bir sloganla kağıt pazarlıyorlar. Bu genetiğiyle oynanmış organizmalar düzensiz bir şekilde çoğalırlarsa ne olur bunu hiç hesaplaşmışlar mı acaba? Dünyada eminim buna benzer birçok şey oluyor ve olmaya devam ediyordur. Bu kadar önemli sonuçları olabilecek konuları kimsenin bize sormadan uygulandığının farkındamısınız. Benim için genetiği oynanmış insan üretmekten hiç farkı yok ağaç üretmenin. Biz yıllarca ozon tabakası delindi delinecek diye korkarken endüstri bizi başka bir yerden vuracak gibi bir his var içimde. Bilim kurgu dünyasında yaşamamız çok yakın gibi. Tabi biz artık buna dur demezsek.


1 Ekim 2012 Pazartesi

Dünyadan Meşhur 15 Kahvaltı

Yurtdışına çıktığında en büyük sorunlardan biri yemek yerken oluyor. Tabi artık dünyanın her tarafını sarmış global Fast Food zincirleriyle bu daha kolaylaşmış olsada, yinede özellikle kahvaltıda büyük sıkıntı yaşanabiliyor. Ülkelerin yemek konusunda birbirinden en çok ayrı oldukları alan kahvaltı herhalde. Bu yazıda dünyanın 15 farklı ülkesinde ki kahvaltılardan bahsetmek istedim. Tabi bunlarla sınırlı değil, neredeyse her ülkenin kendine göre farklı kahvaltıları olsada benim gezilerimde dikkatimi çekenleri paylaşmak istedim. Kimi tabaklarda bunlarımı kahvaltıda yiyorlar diyeceğiniz birçok şey olacak ama emin olun o ülkelerdeki insanlar bizim kahvaltıda zeytin ve peynir yediğimizi duyduklarında çok daha şaşırıyorlar.


1- İngiliz kahvaltısı - Gerçekten gün içinde gerekli olan tüm enerjiyi verebilecek bir kahvaltı. Mantar, fasülye, yumurta, tost ve çay kahvaltının olmazsa olmazları. İrlanda kahvaltısında İngiliz kahvaltısına  çok benzediği için ayrıca ondan bahsetmeyeceğim.

2- İran kahvaltısı - genelde kahvaltılar hafif olur, lavaş, reçel, tereyağı ve Halim (tarçın buğday yağ ve sudan oluşan bir yemek) olmazsa olmazlardandır.
3- İsveç kahvaltısı - isveçliler kahvaltılarda genelde İsveç'e özgü bir pancake le yapıyorlar. Bu pancake ler bizim bildiğimiz Amerikan pancake lerinin aksine daha çok bizdeki krep ve gözleme karışımı daha ince oluyor. Arasına konulan tatlıyla güne tatlı tatlı başlıyorsunuz.
4- İzlanda Kahvaltısı - Soğuk ve karanlık geçen 6 ayı düşündüğünüzde sabah kahvaltısında sıcak sütle yulaf karışımı bu tabak daha normal gelecektir diye düşünüyorum.

5- Portekiz Kahvaltısı - İçi dolu bir kruvasan hem pratik hem lezzetli. Değil mi?? Hımm biirde kahve tabi.

6- Danimarka Kahvaltısı - Çavdar ekmeği, yulaf, peynir, salam , pastırma, yumurta ve reçel.

7- Amerikan Kahvaltısı - İşte benim favorilerimden biri. Kalın pancakeler, şurup ve yaban mersini. Tabi birde pastırma var ama o kısım pek bana göre değil. Pancake ve pastırma pek iyi bir ikili gibi gelmiyor.

8- Fransız Kahvaltısı - kruvasan, kuruvasan, kruvasan. Bademlisi, çikolatalısı ve bilumumu.

9- Tayland Kahvaltısı - Pilav üstüne şekerli baharatlı et ve naneli baharatlı balık. Şuana kadar ki kahvaltılar içinde tek yemediğim buydu. İnanın denedim.

10- Rus Kahvaltısı - krep, reçel, bal ve tereyağı. Birde unutmadan mevsimine göre meyveler. Rusya'da yaşadığım yıllarda severek yediğim nadir şeylerden biri. Nazdrovya!!

11- Peru Kahvaltısı - Ceviche Peru'da günün her saatinde yenen bir yemek aslında. Limon veya narenciye sularıyla acı biber ve baharatla marine edilmiş deniz ürünleri ve çiğ balık. Kahvaltıda bolca tüketiyorlar. Bunu yiyen insanların bizim kahvaltıda peynir ve zeytin yediğimizi öğrendiklerinde çok şaşırdıklarını bir düşünsenize. Evet şaşırdılar.

12- Mısır Kahvaltısı - Nohut, sarımsak, bakla ve limondan yapılan bu yemek üstünede zeytin yağı kırmızı biber tahin ile yapılmış sos ve yumurta ve taze sebzeler.

13- Macar Kahvaltısı - Poaça macarların kahvaltıda ki favorileri. Bizden daha çok sevdikleri garanti.
14- Hindistan Kahvaltısı - Hindistanda kahvaltılar bölgeden bölgeye çok farklılık gösteriyormuş. Benim yaptımğım kahvaltıda kavrulmuş biberiye patates hint soya lapası mercimek ve sebze vardı. Ayrıca tost ve sosisi de unutmamak lazım.

15- Türk Kahvaltısı - Kahvaltıdan bu kadar bahsetmişken bizim kahvaltıdan bahsetmemek olmazdı herhalde. Eminim ki bu yazıyı okuyan herkeste benimle aynı fikirdedir. Diğerlerine göre bizim kahvaltı daha çekiyor insanı.

Yazacak daha çok kahvaltı var ama şimdilik hatırladıklarım bunlar.