1 Mart 2009 Pazar

İstanbul, Taksim ve Testa Rossa

Medeniyetin gelişmesinde meydanların sandığınızdan çok daha fazla yeri var. Roma, Greek ve Avrupa kültüründe çok önemli bir yere sahip meydanlar. Halkın buluşup önemli kararlar verdiği bir yer. Türk toplumunda meydanlar hep geri planda bırakılmış. Osmanlı döneminde bir tane meydan yok mesela. Osmanlı öyle halkının toplanıp o meydanlarda galeyana gelmesini istemezdi. Bu tip mantalite de Osmanlının sonunu hazırlayan nedenlerden biriydi zaten.

Aradan geçen bunca yıla rağmen Türkiye'de değişen birşey yok aslında. Şimdi her şehirde birçok meydan var ama şimdide bu meydanlara çıkmaya izin yok. Bir meydana şöyle 10 kişiden fazla insan grubuyla girmeye çalışsana bir, giremezsin tabi!! Bunlar nerden mi aklıma geldi? Türkiye'nin en ünlü meydanı herhalde Taksim meydanıdır. En son İstanbul seyahatimde Taksim'de fazladan vakit geçirdim. Meydanda vakit geçirme diye elinden geleni yapmışlar zaten, ne bir bank ne de bunun için düzenleme yapılmış.


İstanbul'a bu gelişimde Mert'in övdüğü The Marmara Şişli'de kaldım. Konsept otelleri hep daha çok sevdim ama bu bir başkaydı. Autoban Mimarlık tarafından yapılmış mimari tasarımları. 50'li yıllar konsept alınmış. Binanın dışı bile tümüyle dore rengi. Odalar ve lobide 50'li yıllar konseptine uygun yapılmış. Yeride son derece güzel otelin. Ortaklar caddesinde, yani Mecidiyeköy'de. Cevahir AVM'nin hemen arkasında.


3 farklı odası bulunuyor otelin, nano, wagon ve square. Ben nano'dan yapmıştım rezervasyonumu ama gelipde yerleştiğimde nano odanın New York Manhattan'da ki gibi bir insanın içine zor girebileceği bir oda olduğunu görünce hemen square odaya geçmek istedim. Ne bu canım Manhattan'damıyız sonuçta alt tarafı Mecidiyeköy. İlk resimde nano odayı görebilirsiniz, takdir edersiniz ki gerçekten küçük. Diğer resimlerse square odanın, onlar kalmaya daha uygun. Neyse efendim sadede gelelim. İstanbul'a geldim nerde kalayım dersen The Marmara Şişli Business çok iyi bir tercih.
Gelmişken birde İtalyanların ünlü cafe zinciri Testa Rossa'nın İstanbul'da ki ilk şubesinin açılışına Ali Bey'in daveti üzerine katıldık. Testa Rossa'nın İtalyan sahibi Wedl de katılmışlardı açılışa. Tesadüf bu ki bizim yatırımcımız Rainer de Avusturyalıydı ve Almanca bildiği için onuda götürdük açılışa. Herhalde Avrupa'da tüm iş dünyası birbirini tanıyor, çünkü hepsi birbirini tanıyor çıktılar. Testa Rossa gerçekten güzel, Gümüşsuyun'da Alman Konsolosluğunun tam karşısında. Taksim' e 5 dk uzaklıkta. Birçok ürünü deneme şansımız oldu ama benim favorim Italian espresso oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder