Bu hafta meydana gelen İsrail-Türkiye gerginliği nedeniyle tüm dünya gazetelerinin baş yazılarında hep bu olaya yer verildi. Takip edebildiğim kadarını okudum. Ve şimdiye kadar hem Türkiye'de hemde dünyanın diğer gazetelerinde en sağduyulu ve olaya en güzel yaklaşanın The Boston Globe'dan Stephen Kinzer'in köşe yazısı olduğunu gördüm. Olduğu gibi yayınlıyorum.
"Türkiye yabancı bir ordu vatandaşlarına saldırırken sakin ve güleryüzlü bir biçimde hayatına devam edemez. Fakat gemi krizine aşırı tepki vermek Türkiye'nin kendi emellerini tehlikeye atarTürkiye’yle İsrail arasında zayıflayan dostluk, İsrail’in Gazze’ye yardım malzemesi taşıyan bir eylemci filosuna düzenlediği saldırıyla daha da sarsıldı. Eylemcilerin yarıdan fazlası Türk’tü. Türkler filoyu dikkatle izliyordu ve hikâye hiç kimsenin beklemediği kadar şiddetli bir dönemece girince dehşete düştüler.Gazez bu iki eski ortak arasındaki ilişkileri ilk kez alevlendirmiyor. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan İsrail’le Suriye arasında gizli bir barış sürecine aracılık etmiş, bu süreç İsrail’in Gazze istilasıyla kesilmiş ve Erdoğan şahsen ihanete uğradığını hissetmişti. İstilayı öfkeyle bir soykırım eylemi olarak nitelemişti. Geçen yılki Davos konferansında da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’le Gazze üzerine tartışmış ve öfkeyle sahneyi terk etmişti. Onu eve dönüşünde coşkulu kalabalıklar karşılamış ve bir gecede Arap dünyasında kahraman haline gelmişti.Türkiye ocakta, bir İsrail yetkilisinin aşağıladığı elçisini çekmişti. Büyükelçi sonra görevine geri döndü, fakat Gazze filosuna yönelik saldırının ardından yeniden geri çağırıldı. O eve döndüğünde öfkeli Türkler de sokaklara akıyordu. Türkiye’deki İsrail karşıtı duygular yoğun; bu duygular, iki yıldır Gazze’den gelen görüntülerle besleniyor ve fiyo baskınıyla bir anda ateşlendiler.Türkiye bugün Ortadoğu’da, hiç olmadığı kadar saygı görüyor. Doğru koşullarda, İsrail’le düşmanları arasında kilit arabulucu haline gelebilir. Bu son rezalete İsrail’le ilişkileri fazlasıyla kesin bir biçimde keserek yanıt vermek, Türkiye’nin bölgenin umutsuzca ihtiyaç duyduğu türden tarafsız bir arabulucu olarak görev yapmasını daha da zorlaştıracaktır. Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri eskiye dayanır ve Türklerle Yahudiler arasındaki dostluk da tarihidir.Bugünün Edirne’si olan Adrinople’ın hahamı 1454’te, zulüm gören Avrupalı Yahudilere “Türkiye, herşeyin olduğu bir memleket” diye yazmıştı. 16 yıl sonra, Osmanlı kapıları Bavyera’dan sınırdışı edilen Yahudilere açılmıştı. 150 binden fazla Yahudi 1492’de İspanya’dan buraya geldi. 17. yüzyılda, dünya Yahudilerinin çoğu Osmanlı yönetiminde güven içinde yaşıyordu. Hitler Yahudi profesörleri Alman üniversitelerinden attığında, onlara ne ABD ne de Avrupa ülkeleri sığınma hakkı verdi; Atatürk 200’den fazlasını kabul etti ve onlar da yeni kurulan İstanbul Üniversitesi’nin kabiliyetli çekirdeğini oluşturdular.Türkiye İsrail’i kuruluşundan kısa süre sonra tanıdı ve kısmen Araplara yönelik ortak antipatiden dolayı, iki devlet işbirliği yapmaya başladı. Daha yakın zamanda, iki ülkenin yıllık ticareti milyar dolar seviyesine çıktı. Bu sicildeki tek ciddi engel, Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sırasında, kısmen Yahudi ailelerin dürüst yollardan kazandığı serveti azaltmanın bir yolu olarak dayatılan Varlık Vergisi’ydi. Fakat bu istisna dışında, Türk-Yahudi ilişkileri yüzyıllar boyu sıcaktı.İsrail askerlerinin Türk sivillere açık denizde saldırdığına dair haberler Türkleri doğal olarak öfkelendirdi. Fakat protestolarının hissiyatının politikayı etkilemesine izin vermek Türkiye’nin çıkarlarına zarar verir. Türkiye’nin geleceğini en iyi şekilde güvence altına alacak şey sakin bir Ortadoğu. Bu hedefe de İsrail’in işbirliğinin yokluğunda ulaşılamaz.Şaşırtı biçimde, İsrail’le İran’ın dünyayı benzer ikilemlerde bıraktığı söylenebilir. İkisi de haydut devletler, hatta parya olarak görülüyorlar. İkisinin de davranışları kendilerine çok sayıda düşman kazandırdı. Birini veya diğerini, veya her ikisini cezalandırma içgüdüsü anlaşılır. Fakat hem İsrail’in hem de İran’ın işbirliğinin yokluğunda, Ortadoğu’da acil barış hedefinde ilerleme kaydedilemeyecektir. İsrail ve İran’ı tehdit etmek ve yaptırım dayatmak duyguları sakinleştirebilir, fakat ihtirasları sakinleştirmek yerine derinleştirir.Türkiye, yabancı bir ordunun askerleri vatandaşlarına saldırırken sakin ve güleryüzlü bir şekilde hayatına devam edemez. Ülkenin ulusal vicdanı, Gazze ambargosunun yoğunluğu ve pazartesi günkü olayın şiddeti nedeniyle şoka uğradı. Fakat aşırı tepki, bölgeye 50 yıldır iyi hizmet veren ve cezbedici fırsatlar taşıyan Türk-İsrail eksenini daha da zayıflatır."
Stephen Kinzer - The Boston Globe
Not: Şunuda belirtmeden edemeyeceğim dünyada okuduğum tüm gazete köşe yazılarında İsrail'in filoya saldırısından çok Gazze ablukasının konu edilmesiydi. Yola çıkan bu filo amacına ulaşmıştır bence. Oraya gidecek yardımlardan çok daha fazlası olmuş ve Gazze ablukası tüm dünyada konuşulur olmuştur. Son olarakda bu abluka kaldırılabilirse uluslararası kamu vicdanı sayesinde ölenlerde boşuna ölmüş olmazlar.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil