Türkleri pek sevmiyorlar, gerçi sadece bize özgü bir gıcıklıkları yok gördüğüm kadarıyla. Rusça bilmeyenleri pek sevmiyorlar. Ben pek zorlanmıyorum çünkü benide çoğunlukla Rus sanıyorlar. Ama birşey anlatmaya çalıştıklarında anlamadığımı görünce tavırlarıda değişmiyor değil. İngilizce bilen birini bulabilmiş değilim daha. Şoförüm aynı zamanda bana tercümanlıkda yapıyor ondan daha rahatım. Kırgızistanda yaşayan bir özbek şoförüm, adı Abdullah. Eşi veannesinide buraya getirmiş onlarda çalışıyorlar. Dürüst ve dobra olması çok hoşuma gidiyor, mesela geçen gece aradım telefonuma çıkmadı, sabah niye açmadın seni aradım dedim. Şef, biraz içmiştim bilerek açmadım dedi. Şaşırdım, kızayım mı, kızmayayım mı bilemedim. Ama dürüst olması hoşuma gitti.
Trafik kurallarının katı olduğundan bahsetmiştim. Biz Türkiye'de gitmek istediğimiz bir yere hemen ulaşmaya alışmışız. Küçük bir yer olmasına rağmen ulaşım zaman alıyor çünkü hız sınırı 40. Tıngır mıngır yolculuk yapıyoruz. Her yaya gördüğümüzde durmak zorundayız. Medeniyetin fazlası bünyemde kötü etkilere neden oldu sanırım, yollar bitmek bilmiyo. Nehirler iyice eridi sayılır. Tamamen erisin nehir turları yapmaya başlarız herhalde. Yemeğe çıkacağımızdan başlayıp nerelere gelmişim ya, neyse yine yemekten bahsedeyim. Geçen haftada çıkmıştık yemeğe, genelde yemekler domuz etinden olduğundan pek seçeneğimiz kalmıyor. salata ve pizza bulabilirsem kendimi şanslı hissediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder