14 Kasım 2009 Cumartesi

Türkler ve Açık Büfe

Dün akşam Ulaş'la kıbrıs resepsiyonundaydık. 26. kuruluş yıldönümü kutlanıyordu. Biz çok eğlendik. Çok sıkılacağımızı düşünerek gitmiştik, hatta başlarda kendimizi baya kastık. Sonra etrafı iyice gözlemleyince farkettik ki herkes açık büfelerin kuyruklarına çoktan girmiş. Tüm protokol ordaydı, hatta davetliden çok koruma vardı diyebilirim. Koca koca adamlar kuyruklara girmiş tabaklarını doldurmaya çalışıyordu, sanki bikaç gündür birşey yemeden bugünü bekliyorlardı. Çok az bistro masa olduğundan herkes aldığını ayakta yemek zorunda kaldı. Pirzola alıp bir eliyle tabağı tutup diğer eliyle eti kesmeye çalışanlar bile vardı. Bizde kasıntılığı bırakıp ortama ayak uydurduk ve salonun 4 bir yanında kurulan büfelere saldırmaya başladık, şurda hellim var yok yok burda daha güzel birşey var tatlıda deneyelim derken iki saati büfe büfe dolaşarak bitirdik. Diğer herkeste bizim gibi bitirdi tabi.

Bir söz vardır insanın herşeyi değişir ama yemek yeme alışkanlığı değimez diye, bunun doğruluğunu dün kendi gözlerimle görmüş oldum. Türk milleti olarak beleş yemek bulunca nasıl bir hale büründüğümüzü yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder